top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 100 sonuç bulundu

  • YKS 2026 KAMPI | selinhoca

    YKS 2026 KAMPI - ÜCRETSİZ PDF İNDİR - VİDEO İZLE YKS 2026 OYNATMA LİSTESİ CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ PDF İNDİR CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ PDF İNDİR HÜCRE PDF İNDİR SINIFLANDIRMA PDF İNDİR CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ İZLE İNORGANİK MADDELER İZLE KARBOHİDRATLAR İZLE LİPİTLER İZLE PROTEİNLER İZLE ENZİMLER İZLE NÜKLEİK ASİTLER İZLE VİTAMİNLER ATP İZLE HÜCRE ZARI HÜCRE ÇEPERİ İZLE SİTOPLAZMA - 1 SİTOPLAZMA - 2 HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 1 HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 2 BİLİMSEL BİLGİ VE ÖZELLEŞME SINIFLANDIRMA BAKTERİLER VE ARKELER PROTİSTA, BİTKİLER VE MANTARLAR YKS 2026 KAMPI - AYT KONULARI ÜCRETSİZ PDF İNDİR - VİDEO İZLE SİNİR SİSTEMİ PDF İNDİR SİNİR DOKUNUN YAPISI NÖRONDA İMPULS İLETİMİ İNSANDA SİNİR SİSTEMİ - BEYİN OMURGASIZ HAYVANLAR OMURGALI HAYVANLAR 1 OMURGALI HAYVANLAR 2 VİRÜSLER

  • Dişi Üreme Sistemi | selinhoca

    TABLET ANLATIMI İZLE TABLET ANLATIMI İZLE 2 ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2 PDF İNDİR PDF İNDİR 2 ✔ İnsanlar eşeyli üreme yapan canlılardır. ✔ Dişilerde ve erkeklerde aynı amaca hizmet eden üreme organları bulunur. Bu organların yapıları birbirinden farklıdır. Dişi Üreme Sistemi Dişilerde; ✔ Yumurta hücresini üretmek ✔ Doğuma kadar fetüsü taşımak ✔ Hormon salgılamak görevleri olan sistemdir. 1) Ovaryum (Yumurtalık): ✔ Sağlıklı bir kadında rahimin sağında ve solunda olmak üzere iki tanedir. ✔ Her biri içerisinde yumurta hücresinin üretiminde görev alacak, çok sayıda folikül vardır. ✔ Fetüs halindeyken foliküller oluşmaya başlar ve folikül içinde bulunan oogonyumlar farklılaşarak primer oosit halini alır. Primer oositler ergenliğe kadar değişikliğe uğramadan beklerler. ✔ Ergenlikle beraber foliküller gelişmeye başlar ve hipofiz hormonlarının denetimi ile östrojen ve progesteron hormonu salgılarlar. ✔ Her ay yumurtalıklardan bir tanesi içinde birden fazla folikül gelişmeye başlar. Sadece bir tanesi gelişimini tamamlayarak yumurta hücresini üretir. (Genellikle) 2) Fallopi Tüpü (Yumurta kanalı): ✔ Yumurtalıkları rahime bağlayan içi silli kanaldır. ✔ Yumurtalıkla bağlandığı bölgeye kirpiksi huni denir. ✔ Kirpiksi huni, yumurta hücresinin yumurta kanalına atılmasını sağlar. ✔ Yumurta burada döllenir. Döllenmiş yumurtanın (zigot) ilk mitoz bölünmelerini geçirdiği yer burasıdır. 3) Uterus (Rahim / Döl yatağı): ✔ Embriyonun doğuma kadar gelişimini ve büyümesini tamamladığı yerdir. ✔ İç tabakasına endometriyum denir. Bu tabaka embriyonun rahime tutunduğu ve belirli bir süre beslendiği yerdir. 4) Vajina: ✔ Döllenmemiş yumurtanın dışarı atıldığı yerdir. ✔ Normal doğum ile fetüsün dışarı çıktığı yerdir. ✔ Üretra ile bağlantısı yoktur. ✔ Üreme ana hücrelerinin mayoz bölünme ile üreme hücreleri oluşturmasına gametogenez denir. ✔ Gametogenez kadınlarda oogenez, erkeklerde spermatogenez olarak isimlendirilir. Oogenez ✔ Oogonyumların (yumurta ana hücresi) mayoz ile yumurta hücresi üretmesidir. 1) Kadınlarda oogenez fetüsken başlar, menopozla sonlanır. Fetüs halindeyken oogonyumlar mitoz bölünmeler ile primer oosit oluşturur. Oluşan bu hücreler ergenliğe kadar değişikliğe uğramadan bekletilir. Ergenlikle beraber her ay bir tanesi yumurta hücresini oluşturur. 2) Ergenlik ile beraber hormonların etkisi ile primer oosit mayoz I geçirerek sekonder oosit ve kutup hücresi halini alır. Kutup hücrelerinin sitoplazması azdır bu nedenle bir süre sonra kaybolur. Sekonder oosit ise mayoz II ye başlar. Metafaz II aşamasına geldiğinde ise bu aşamada durur. Folikül içinde çıkarak yumurta kanalına atılır. (Ovulasyon) 3) Yumurta kanalı içerisinde sperm ile karşılaşırsa döllenerek mayoz II ye kadığı yerden devam eder. Yumurta hücresi oluşturulur. Oluşan yumurta hücresi ile sperm hücresinin çekirdeği kaynaşır. Bol sitoplazmalı döllenmiş yumurta hücresi, az sitoplazmalı ikincil kutup hücresi oluşur. Kutup hücresi zamanla kaybolur. Yumurta Hücresinin Yapısı ✔ Sentrozom organeline sahip olmayan sitoplazması normal hücrelerden daha fazla olan n kromozomlu bir hücredir. ✔ Etrafı zona pellusida tabakası ile kaplıdır. Bu tabaka birden fazla spermin dölleme yapmasını ve farklı türdeki spermlerin dölleme yapmasına engel olur. ✔ Zona pellusida etrafında bulunan folikül hücreleri, yumurta hücresini besler ve zona pellusidayı üretir. Dişi Üreme Sisteminin Kontrolünü Sağlayan Hormonlar GnRH: Hipotalamustan salgılanarak hipofiz bezinin ön lobuna etki eder. Hipofiz bezinden FSH ve LH salgılanmasını sağlar. Hipofiz Hormonları ✔ FSH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Ovaryumları uyararak folikül gelişmesini ve folikülden östrojen hormonu salgılanmasını sağlar. ✔ LH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Ovulasyonu sağlar. Yırtılan folikülün yağ ile dolarak korpus luteum halini almasını sağlar. Ayrıca korpus luteumdan az miktarda östrojen çok miktarda progesteron salgılattırır. ✔ LTH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Süt bezlerinin gelişmesini ve annelik iç güdüsünün oluşmasını sağlar. ✔ Oksitosin: Hipofizin arka lobundan salgılanır. Rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak doğumu başlatır ve süt bezlerinden süt salgılanmasını sağlar. Östrojen Folikülden salgılanarak rahim iç dokusunun gebeliğe hazırlanmasını sağlar. İkincil eşey karakterlerinin oluşmasını sağlar. Progesteron Korpus luteumdan salgılanır. Rahim iç duvarının gebeliğe hazırlanmasını sağlar. Gebelik süresince salgılanarak gebeliğin sonlanmasına engel olur. MENSTRÜAL DÖNGÜ Ergenlik ile menopoz arasında ortalama 28 gün süren, yumurta hücresinin üretimi ve üreme sisteminin gebeliğe hazırlanmasını sağlayan döngüdür. Dört aşamada gerçekleşir. 1) Folikül Evresi (0 – 14 gün) ✔ Hipotalamustan salgılanan GnRH etkisi ile hipofiz bezinden FSH salgılanır. ✔ FSH etkisi ile foliküller gelişir ve oogenez başlar. ✔ FSH salgılanması folikülden östrojen salgılanmasına neden olur. ✔ Östrojenin belirli bir miktarda artışı hipofizden salgılanan FSH’ın azalmasına neden olur. (negatif feed back) 2) Ovulasyon Evresi (14. gün) ✔ Östrojenin FSH’a negatif feedback yapması ve GnRH etkisi ile hipofizden LH salgılanmasına neden olur. ✔ LH etkisi ile ovulasyon gerçekleştirilir. Folikül yırtılarak metafaz II de kalmış yumurta hücresi yumurta kanalına atılır 3) Korpus Luteum Evresi (14 – 28 gün) ✔ LH etkisi ile yırtılan folikülün içi yağ ile dolar. Bu yapıya korpus luteum (sarı cisim) denir. ✔ Korpus luteumdan çok miktarda progesteron az miktarda östrojen salgılanır. ✔ Bu evrede hipofiz bezinden LTH salgılanır. Bu hormon LH ile beraber korpus luteumun bozulmasına engel olur. ✔ Döllenme olmuşsa doğuma kadar korpus luteum bozulmaz. Böylece bu sırada yeni yumurta hücresi üretilmez. ✔ Döllenme olmamışsa LH, östrojen ve progesteron seviyeleri düşer. Korpus luteum bozulur. 4) Menstrüasyon Evresi (28 – 5 gün) ✔ Korpus luteumun bozulması sonucunda döllenmemiş yumurtanın endometriyum dokularıyla beraber kanla dışarıya atıldığı evredir. ✔ Bu evre ortalama 4 – 5 gün sürer. Bu evrenin ilk gününde aynı zamanda folikül evresi de görülmeye başlanmıştır. ERKEK ÜREME SİSTEMİ Erkek üreme sistemi; ✔ Sperm hücresinin üretilmesi ✔ Spermlerin dişi vücuduna aktarılmasında görevlidir. 1) Testisler (Er bezi) ✔ Penisin sağ ve solunda olmak üzere iki tanedir. ✔ İçinde seminifer tüpçükleri bulunur. Bu yapılar içerisinde bulunan spermatogonyumlar sperm hücrelerinin üretimesini sağlar. ✔ İçinde bulunan leydig hücreleri, testosteron hormonu salgılar. ✔ İçinde bulunan sertoli hücreleri spermlerin beslenmesini sağlar ayrıca inhibin hormonu üretir. 2) Epididimis ✔ Spermlerin hareket ve dölleme yeteneği kazandırılmasını sağlar. 3) Vas deferans ✔ Spermlerin depolanmasını ve penise aktarılmasını sağlar. 4) Yardımcı bezler ✔ Bir çift cowper bezi, bir çift seminal kese ve bir tane prostat bezinden oluşur. ✔ Bu üç bez seminal sıvıyı üretir. ✔ En büyük yardımcı bez prostat bezidir. İdrar ile spermin karışmasını önler. Seminal Sıvı: ✔ Spermlerin beslenmesini ve hareket etmesini sağlar. ✔ Dişi üreme sistemi içerisinde spermlerin bir süre hayatta kalmasını sağlar. 5) Penis ✔ Spermlerin ve idrarın dışarı atıldığı yerdir. ✔ İçerisindeki kanala üretra denir. Üretra hem boşaltım sisteminin hem de erkek üreme sisteminin sonudur. SPERMATOGENEZ ✔ Spermatogonyumların mayoz ile sperm üretmesidir. ✔ Ergenlik ile başlar antropoza kadar devam eder. ✔ Her ay binlerce sperm oluşturulabilir. 1) Seminifer tüpçükleri içerisinde bulunan spermatogonyumlar mitoz bölünme ve farklılaşmalar ile primer spermatositler oluşur. 2) Primer spermatositler ergenlik ile birlikte mayoz bölünmeye başlarlar. Mayoz I sonucunda iki tane sekonder spermtosit oluşur. 3) Sekonder spermatositler mayoz II ile toplamda 4 tane spermatid oluşturur. Spermatidler döllenme ve hareket yeteneği olmayan gametlerdir. 4) Spermatidler, epididimis içerisine giderek burada dölleme ve hareket yeteneği kazanır. Böylece sperm hücreleri oluşur. Sperm Hücresinin Yapısı ✔ Baş, boyun ve kuyruk kısmında oluşur. ✔ Baş kısmında n kromozomlu çekirdek ve akrozom bulunur. ✔ Akrozom, bol miktarda sindirim enzimi içerir. Yumurta hücresinin zarının erimesini sağlar. ✔ Boyun kısmında bol miktarda mitokondri bulunur. Bu mitokondriler kuyruk kısmındaki kamçının hareketi için gerekli olan enerjiyi üretirler. ✔ Baş ile boyun kısmının ortasında sentrozom bulunur. Döllenmeyle beraber bu sentrozom zigotun sentrozomu haline gelir. Erkek Üreme Sistemi Hormonları GnRH: Hipotalamus tarafından salgılanarak hipofiz bezinin ön lobundan FSH ve LH salgılanmasını sağlar. Hipofiz Hormonları ✔ FSH: Hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır. Seminifer tüpçüklerini uyararak spermatogenezi başlatır. ✔ LH: Hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır. Leydig hücrelerini uyararak testosteron hormonu salgılatır. Testosteron Testislerde bulunan leydig hücrelerinden salgılanır. Spermlerin olgunlaştırılmasını ve ikincil eşey karakterlerinin oluşturulmasını sağlar. Negatif geri bildirim ile FSH, LH ve GnRH salgılarını azaltır. İnhibin Hormonu Testis içerisindeki sertoli hücreleri tarafından salgılanarak FSH hormonunun salgılanmasına engel olur. (Negatif geri bildirim) DÖLLENME ✔ Yumurta ve sperm hücresinin bir araya gelerek kaynaşmasına döllenme denir. ✔ Döllenme sonucunda oluşan 2n kromozomlu hücreye zigot denir. ✔ İnsanlarda üretilen yumurta hücresi fertilizin maddesi salgılayarak spermleri kendine çeker. ✔ Spermlerden bir tanesi zona pellusidayı geçip hücre zarına ulaştığında zona pellusida sertleşerek diğer spermlerin içeri girmesine engel olur. ✔ Yumurta içerisine spermin sadece çekirdek ve sentrozomu girer. Zigotun sentrozomu spermden, mitokondrisi yumurtadan gelir. ✔ Kadında birden fazla yumurta hücresi üretilmiş ve bu hücreler ayrı ayrı döllenmişse bu durumda çoğul gebelikler oluşur. Ancak oluşan yavruların genetik yapsı birbirinden farklıdır. Örn: Çift yumurta ikizi Sıradaki konu: Embriyonik Gelişim Önceki konu: Boşaltım Sistemi

  • 9. SINIF YAZILI SORULARI | selinhoca

    1. DÖNEM YAZILI SORULARI 2. DÖNEM YAZILI SORULARI PDF İNDİR - 9. SINIF 2. DÖNEM 1. YAZILI (2025) 1. YAZILI FULL TEKRAR ÇALIŞMASI 1. DÖNEM 1. YAZILI 2. VİDEO PDF İNDİR

  • Bitkisel Dokular | selinhoca

    TABLET ANLATIMI İZLE TABLET ANLATIMI İZLE 2 ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2 PDF İNDİR PDF İNDİR BİTKİSEL DOKULAR BÖLÜNÜR DOKU (MERİSTEM) ✔ Mitoz bölünme yapabilme yeteneğinde olan hücrelerin oluşturduğu dokudur. ✔ Bitkinin kalınlaşmasını ve uzamasını sağlar. Meristem doku hücrelerinin özellikleri ✔ Hücreler arası boşluk yoktur. ✔ Farklılaşarak diğer dokuları oluştururlar. ✔ Büyümde etkili olan hormonları salgılar. ✔ Hücreleri küçük, ince çeperli, küçük kofullu, bol sitoplazmalı, ve büyük çekirdeklidir. ✔ Metabolizmaları hızlıdır. ✔ Klorofil taşımadıklarından fotosentez yapamazlar. UÇ (APİKAL) MERİSTEM ✔ Embriyonik dönemdeki bölünme yeteneğini hayatı boyunca sürdüren meristem dokusudur. ✔ Kök, gövde ve dalların uçlarında bulunur. ✔ Bitkinin uzamasını sağlar. (Primer Büyüme) YANAL (LATERAL) MERİSTEM ✔ Parankima dokusu hücrelerinin oksin ve sitokinin hormonları etkisiyle yeniden bölünme özelliği kazanması sonucu oluşmuş hücrelerin oluşturduğu dokudur. ✔ Bitkinin kalınlaşmasını sağlar. ✔ Monokotil bitkilerde bulunmaz. Damar Kambiyumu (İç Kambiyum): Yeni iletim dokuyu oluşturarak enine kalınlaşmayı sağlar. Mantar Kambiyumu (Fellogen = Dış Kambiyum): Damar kambiyumunun gövde içerisinde yaptığı kalınlaşma sonucunda gövdenin dış kısmındaki parçalanan epidermis yerine peridermis dokusunun oluşmasını sağlar. Yara Kambiyumu: Bitkinin yara alan kısmının onarılmasını sağlar. Sekonder Büyüme ✔ Bitkinin lateral meristem aktivitesi sayesinde kalınlaşma yapmasına sekonder büyüme denir. ✔ Sekonder büyümede damar kambiyum ve mantar kambiyumu görev alır. ✔ Odunsu ve bazı otsu bitkilerde görülür. ✔ Monokotil bitkilerde görülmez. ✔ Kök ve gövdede benzer şekilde gerçekleşir. ✔ Uç meristemin farklılaşması ile oluşan primer ksilem ve primer floem arasında damar kambiyumu bulunur. ✔ Damar kambiyumu yılda iki kere aktif olur. İçe doğru sekonder ksilemi dışa doğru sekonder floemi oluşturur. ✔ Çevre şartlarının daha elverişli olduğu büyüme zamanlarında oluşturulan hücreler bol sitoplazmalı, ince çeperli ve açık renkliyken, daha az elverişli olduğu zamanlardaki ise az sitoplazmalı, kalın çeperli ve koyu renklidir. ✔ Damar kambiyumunun aktivitesi sonucunda gövde kalınlaşır. Dıştaki epidermis dokusu parçalanır. ✔ Mantar kambiyumunun aktvitesi ile peridermis dokusu oluşturulur. ✔ Çift yıllık otsu bitkilerde mantar kambiyumu bulunmaz. Bu bitkilerde sadece damar kambiyumu bulunur. Peridermis oluşturamadıklarından 2. yılın sonunda ölürler. ✔ Meristem dokularının farklılaşarak bölünme özelliklerini kaybetmeleri sonucunda oluşmuş dokulardır. Görev ve yapılarına göre çeşitlenirler. TEMEL DOKU ✔ Farklı özelliklere sahip parankima, kollenkima (pek doku) ve sklerankima (sert doku) dokularından oluşmuştur. ✔ Bitkilerdeki metabolik faaliyetlerin çoğundan sorumludur. ✔ Kök, gövde ve yaprakların örtü dokusu ile iletim dokusu arasını doldurmaktadır. ✔ Depolama, fotosentez yapma ve destek olma gibi görevleri de vardır. 1) PARANKİMA ✔ Canlı hücrelerdir. ✔ Genellikle bol sitoplazmalı, besin depolayabilen ve pigment taşıyabilen hücrelerdir. ✔ Bitkilerin hemen hemen bütün organlarının yapısında bulunur. Görevleri bakımından 4 farklı parankima hücresi bulunur. a) Özümleme (Asimilasyon) Parankiması ✔ Klorofil bakımından zengin olup fotosentez yapan parankimadır. ✔ Yaprak, genç gövde gibi kısımlarda bulunur. Yaprakların mezofil tabakası içinde bulunur. Palizat ve sünger parankimaları özümleme parankimalarıdır. b) Depo Parankiması ✔ Su ve besin depolayan parankimadır. ✔ Gövde, kök, yaprak, meyve… gibi organlarda depolama yapar. Bitkinin çeşidine göre depoladığı madde değişir. Kaktüslerde su, patateste nişasta, zeytinde yağ, nohutta protein… c) Havalandırma Parankiması ✔ Çok sayıda hücreler arası boşluğa sahiptir. ✔ Bitkinin gaz alışverişini ve bitkinin su içerisinde dik durmasını sağlar. ✔ Özellikle oksijenin az olduğu su ve bataklık gibi bölgelerde yaşayan bitkilerde daha çok bulunur. d) İletim Parankiması ✔ Özümleme parankiması ile iletim dokusu arasında madde alışverişi sağlayan parankima dokusudur. 2) KOLLENKİMA (PEK DOKU) ✔ Canlı hücrelerdir. ✔ Hücre çeperlerinde selüloz ve pektin birikimi olmuştur. ✔ Hücreye desteklik sağlarlar. Gerilme ve kıvrılmaya karşı çok dayanıklıdırlar. ✔ Genç bitkilerde, yapraklarda, çiçeklerde ve meyve saplarında bulunur. (Bitkinin genç kısımlarında bulunur.) ✔ Selüloz ve pektin birikimi hücrenin köşelerinde meydana gelmişse köşe kollenkiması; boyuna çeperlerinde meydana gelmişse levha kollenkiması adı verilir. 3) SKLERANKİMA (SERT DOKU) ✔Ölü hücrelerdir. İlk oluştuklarında canlı hücrelerdir. Daha sonra çeperde başlayan lignin birikimi nedeni ile ölerek sklerankima haline gelirler. ✔ Bitkinin yaşlanmış kısımlarında bulunur. ✔ Sklerankima hücrelerinin şekli iğ şeklinde ise bu hücrelere sklerankima lifleri denir. Demet hallinde bulunarak bitkiye desteklik sağlar. Keten, kenevir gibi bitkilerde bolca bulunur. ✔ Sklerankima hücrelerinin şekli yuvarlak ise bu hücrelere taş hücreleri denir. Bu hücrelere bitkinin kabuğunda ve tohumlarda çok rastlanır. Ayva, armut gibi bitkilerin meyvelerinde bolca bulunur. ÖRTÜ (KORUYUCU DOKU) ✔ Bitki organlarının dış yüzeyini örter. ✔ Epidermis ve peridermis olmak üzere iki çeşittir. 1) Epidermis ✔ Otsu bitkilerin her yeri, odunsu bitkilerin ise genç gövde ve kökleri ve yaprakları örten genellikle tek katlı olan dokudur. ✔ Hücreleri klorofil taşımaz ve aralarında boşluk yoktur. ✔ Dış tarafa doğru kütin salgılarlar. Bu salgı kütikula tabakasını oluşturur. Bu tabaka su kaybını engeller. Işığa karşı geçirgendir ancak kalın olması durumunda ışık geçirgenliğini azaltarak fotosenteze olumsuz etki yapar. Kökte bulunmaz. ✔ Kurak bölge bitkilerinde kütikula kalınken nemli bölge bitkilerinde incedir. Kutikula tabakası epidermisin farklılaşması sonucu oluşmamıştır. Epidermis farklılaşması ile Oluşan Yapılar a) Stoma ✔ Klorofil içeren iki bekçi (stoma = kilit) hücrelerinden oluşmuş yapıdır. ✔ Stoma hücreleri arasında boşluk vardır. Bu boşluğa stoma açıklığı denir. Stoma hücrelerinin stoma açıklığına bakan çeperleri daha kalın olduğundan turgor basıncı değişimine bağlı olarak açılıp kapanabilirler. ✔ Çevre şartlarına ve bitkinin ihtiyacına göre açılıp kapanarak bitkinin gerekli gaz alışverişi ve terlemesini (transpirasyon) düzenler. (Su alımı yapamazlar.) ✔ Bitki türüne ve yaşadığı ortama göre stomaların epidermis tabakasındaki yeri, konumu ve sayısı farklı olabilir. ✔ Kurak bölge bitkilerinde stoma sayısı az ve yaprağın alt yüzeyinde alt konumlu olarak bulunurlar. ✔ Nemli bölge bitkilerinde ise stoma sayısı çok ve yaprağın her iki yüzünde bulunabilir ve üst konumludur. ✔ Kök epidermisinde ve su içinde yaşayan bitkilerde ise stoma bulunmaz. b) Hidatot (Su savağı) ✔ Sıvı halde su ve suda çözünmüş mineralleri atan yapıdır. Stoma gibi açılıp kapanma özelliği yoktur. Ksilemlerin dışarı açıldığı bölgelerdir. Su alımı yapmazlar. ✔ Yaprak uçlarında nadiren de yaprak yüzeylerinde bulunur. ✔ Havadaki nemin fazla, kök basıncının yüksek ve terlemenin yapılamadığı durumlarda suyun fazlası hidatotlarla dışarı atılır. Bu olaya gutasyon (damlama) denir. ✔ Genellikle nemli bölge bitkilerinde görülür. c) Tüy (Trikom) ✔ Epidermis hücrelerinin dışa doğru uzayarak oluşturduğu canlı ya da ölü olabilen yapıdır. ✔ Bitkinin türüne ve yaşadığı ortama göre yapı ve görev bakımından farklılıklar gösterir. ✔ Bir tane epidermis hücresinde oluşmuşsa basit tüy; birden fazla epidermis hücresinden oluşmuşsa bileşik tüy denir. Görevleri ✔ Su kaybını azaltır. ✔ Bitkinin aşırı ısınmasını önler. ✔ Stomaların rüzgar almasını engeller. ✔ Hayvanlara karşı savunma sağlar. ✔ Bazı tüyler içerisinde aromatik bileşikler bulunur. Kokulu bitkilerin gövde yaprak ve çiçeklerinde bulunur. Bu şekilde tozlaşmaya yardımcı olur. ✔ Köklerde bulunan emici tüyler topraktan su ve suda çözünmüş minerallerin emilmesini sağlar. Emergens (Diken) ✔ Epidermisin parankima hücreleri ile beraber oluşturduğu çıkıntıdır. ✔ Tüylere göre daha serttir. ✔ Hayvanlara karşı savunma yapmada kullanılır. ✔ Tohumların hayvanlara tutunarak geniş alanlara yayılmasını sağlayan emergensler de vardır. 2) Peridermis ✔ Bitkinin odunlaşmış gövdelerinin dışını saran koruyucu dokudur. ✔ Hücre çeperleri süberin ile dolduğundan hücre madde alışverişini yapamaz ve ölür. Bu nedenle ölü hücrelerden oluşmuştur. ✔ Kambiyumun gövdeyi kalınlaştırması sonucunda parçalanan epidermis yerine mantar kambiyumu tarafından oluşturulur. ✔ Parçalanmış epidermis hücrelerinin arasında bulunan stomaların yerini peridermis içerisinde lentisel (kovucuk) alır. Lentisel; stoma gibi gaz alış verişinde görev alır ancak ölü hücrelerden oluştuğundan açılıp kapanma özelliği yoktur. İLETİM DOKU ✔ Bitkilerde organik ve inorganik maddelerin bitkinin farklı organ ve dokularına taşınmasını sağlayan dokudur. ✔ Damarsız tohumsuz bitkiler hariç (kara yosunu) tüm bitkilerde vardır. 1) Ksilem (Odun Borusu) ✔ Bitkilerin emici tüylerle topraktan aldığı su ve minerali yapraklara ve diğer organlara taşınmasını sağlayan ölü dokudur. ✔ Trake ve trakeit hücrelerinden oluşmuştur. Trakeler büyük, trakeitler küçük borulardır. Hücreler arasındaki çeperler erimiştir. Yan çeperler kalınlaşarak boru şeklini almıştır. ✔ Gövdede içte, yaprakta dışta bulunur. ✔ Tek yönlü olarak (kökten gövdeye) madde taşınması yapar. ✔ Madde taşıması floeme göre hızlıdır. Floem (Soymuk Borusu) ✔ Fotosentez sonucunda üretilmiş olan organik maddelerin gerekli dokulara iletilmesini sağlayan canlı bir iletim dokusudur. ✔ Kalburlu boru ve arkadaş hücrelerinden oluşmuştur. Hücreler arası çeperler tamamen erimemiştir. Kalburlu hücreler arasında kalburlu plaklar oturur. ✔ Gövdede dışta, yaprakta içte bulunmaktadır. ✔ Çift yönlü taşıma gerçekleştirir. ✔ Taşıma aktif taşıma ve pasif taşıma ile gerçekleşir. Madde hareketlerinin gerçekleşmesinde sıvı basıncı farklılığından kaynaklanır. Sıradaki konu: Bitkilerin Yapısı Önceki konu: Oksijenli Solunum

  • Popülasyon Ekolojisi | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE Popülasyon Ekolojisi ✔ Belirli bir alanda yaşayan aynı tür canlılar topluluğuna popülasyon denir. Ekosistemin en küçük birimi popülasyondur. Popülasyonun Yoğunluğu: Popülasyondaki birim alan ya da birim hacimdeki birey sayısıdır. Örnek: Bir bölgedeki metrekaredeki arpa sayısı. Popülasyon yoğunluğu göçler, doğum ve ölümden etkilenir. Bu etkilenme yoğunluğu artırıp azaltabilir. ✔ Bir popülasyon içindeki birey sayısı sabit değildir. Birey sayısı çeşitli faktörlerin etkisi ile değişiklik gösterir. Bu faktörlere popülasyon dinamikleri denir. Popülasyon Büyüklüğü: Popülasyonu oluşturan birey sayısıdır. Doğum oranı, ölüm oranı ve göçler olmak üzere üç temel etkenin kontrolünde değişir. ✔ Doğum oranı: Birim zamanda üreme yoluyla popülasyona katılan birey sayısıdır. ✔ Ölüm oranı: Birim zamanda ölüm yoluyla popülasyondan ayrılan birey sayısıdır. ✔ Göçler: İçine ve dışına olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Popülasyon Büyüklüğündeki Değişme = (Doğum + İçe Göç) – (Ölüm + Dışa Göç) A = B --> Popülasyon Dengede A > B --> Popülasyon Büyür A < B --> Popülasyon Küçülür. Bu durum uzun süre devam ederse popülasyon yok olabilir. POPÜLASYON BÜYÜME GRAFİKLERİ S Tipi Gelişme Grafiği: Çevresel sınırlamalar nedeniyle ölüm oranı artan, doğum oranı azalan popülasyonlarda görülen grafiktir. Birey sayısı her zaman geometrik olarak artmaz. Grafikte dört evre gözlenir. I. Kuruluş Evresi (Pozitif Artış): Çevreye alışma, yuva kurma gibi nedenlerle çiftleşme oranı düşüktür. II. Logaritmik Artış Evresi (Geometrik): Üreme yaşına ulaşmış bireyler fazladır. Doğum oranı yüksektir. III. Negatif Artış Evresi: Çevresel şartlar (rekabet, besin kıtlığı, hastalık) nedeniyle popülasyonun artış hızı geriler. IV. Denge Evresi: Popülasyon dengelenmiş ve taşıma kapasitesine ulaşmıştır. J Tipi Gelişme Grafiği: Böceklerde ve bazı omurgasızlarda görülür. Popülasyonda çevresel sınırlamalar olmadığında birey sayısı geometrik olarak artar. ✔ Hızlı bir kuruluş evresi vardır. Denge evresi yoktur. Diğer evreleri S tipiyle aynıdır. Taşıma kapasitesi: Çevre şartlarında ve habitatta değişiklik olmadığı varsayılarak bir bölgede yaşayabilecek maksimum birey sayısıdır. ✔ Bir popülasyondaki birey sayısı taşıma kapasitesine yaklaştıkça çevre direnci artış gösterir. Bu durum popülasyon büyüklüğünün belli sınırlar arasında kalmasına neden olur. Popülasyondaki Bireylerin Hayatta Kalma Eğrisi: Her popülasyon için hayatta kalma eğrisi farklıdır. Bu durum canlının dayanıklılığı ve yaşam yerindeki diğer faktörler ile alakalıdır. Aynı popülasyonun farklı yaşam koşullarındaki hayatta kalma eğrisi de farklı olabilir. Tip I: Yavru ve erginlik döneminde hayatta kalma oranı yüksek canlıların oluşturduğu popülasyondur. Ölüm oranı yaş ilerledikçe artmaktadır. Yavru bakımı görülen ve az yavru oluşturan popülasyonlardır. Örnek: Memeli Tip II: Ölüm oranı her yaşta aynı olan popülasyondur. Örnek: Çok yıllık bitki, bazı kemirgenler, bazı omurgasızlar, bazı kuşlar ve sürüngenler Tip III: Yavru dönemde hayatta kalma ihtimali düşük olan popülasyondur. Yavrular ebeveynleri tarafından korunmadığından ve yavrulama çok fazla görüldüğünde hayatın erken yaşlarında daha çok ölüm görülür. Örnek: Böcekler, pek çok deniz omurgasızı ve balıklar Popülasyon Dalgalanmaları: Bir bölgeye popülasyon yerleştikten ve dengeye ulaştıktan sonra birey sayısındaki değişmeler devam eder. Bu değişikliklere popülasyon dalgalanmaları denir. Popülasyon dalgalanmaları düzenli ya da düzensiz olabilir. Düzensiz değişmeler önceden bilinemez. Düzenli değişmeler mevsimsel veya birkaç yıllık periyotlar halinde olabilir. Popülasyon Dağılımı: Bir popülasyonu oluşturan bireylerin belirli bir oranda gösterdikleri yerleşme biçimidir. ✔ Kümeli Dağılım: En yaygın olan dağılım şeklidir. Çevre ihtiyaçlarına göre kümelenme gözlenir. Örneğin; bitkiler gelişmenin daha iyi olacağı yerlerde kümelenirler. ✔ Düzenli Dağılım: Yaygın değildir. Örneğin; hayvanlar alan savunma davranışları nedeniyle düzenli dağılım gösterir. ✔ Rastgele Dağılım: Popülasyondaki bireyler arasında etkileşim bulunmaz. Her birey kendine en uygun ortamı seçer. Popülasyon Yaş Dağılımı: Yaş dağılımı bireylerin üreme özelliklerine göre yapılır. ✔ Genç Bireyler: Üreme olgunluğuna erişmemiş bireylerdir. ✔ Ergin Bireyler: Üreme yeteneğindeki bireylerdir. ✔ Yaşlı Bireyler: Üreme yeteneğini kaybetmiş bireylerdir. Popülasyondaki yaş dağılımlarının birey sayılarının yüzde olan değerleriyle yaş piramitleri oluşturulur. ✔ Büyüyen Popülasyon: Genç birey sayısı daha fazladır. Geniş tabanlı yaş piramidi görülür. ✔ Dengede Popülasyon: Farklı yaş gruplarının birey sayıları eşittir. ✔ Gerileyen Popülasyon: Yaşlı bireylerin sayısı genç bireylerin sayısından fazladır. Dar tabanlı yaş piramidi görülür. Sıradaki konu: Nükleik Asitlerin Keşfi (12. Sınıf) Önceki konu: Komünite Ekolojisi

  • Eşeyli Üreme | selinhoca

    Eşeyli Üreme Aynı türe ait farklı cinsiyetteki iki canlının beraberce kendilerine benzeyen yavrular meydana getirmesine eşeyli üreme denir. ✔ Temelinde mayoz ve döllenme vardır. ✔ Genetik çeşitliliğe neden olur. ✔ Genellikle gelişmiş canlılarda görülür. ✔ Oluşan bireyler değişen çevre şartlarına daha dayanıklıdır. Hermafroditlik ✔ Bir canlı hem dişi hem de erkek üreme organlarının bir arada bulunmasıdır. ✔ Bu canlılar dişi üreme organları ile yumurta, erkek üreme organları ile de sperm üretirler. ✔ Bazı hermafrodit canlılar kendi sperm ve yumurtalarını dölleyerek yavru oluşturabilirler. Yani kendi kendini dölleyebilirler. Örn: Planarya ve bazı bitkiler ✔ Bazı hermafrodit canlılarda ise üreme hücreleri farklı zamanlarda oluştuğu için kendi kendini dölleyemez. Ayrıca bu durum genetik çeşitliliğin artmasını sağlar. Örn: Halkalı solucan ve bazı bitkiler Bitkilerde Üreme ✔ Tohumsuz bitkilerde metagenez ile üreme yapılır. ✔ Tohumlu bitkilerde ise üreme organları mayoz bölünme ile üreme hücrelerini (sperm ve yumurta) üreterek eşeyi üremenin gerçekleştirilmesini sağlar. ✔ Açık tohumlu bitkilerde üreme yapısı kozalaktır. Kozalaklarda dişi ve erkek üreme organı bir arada bulunmaz. (Dişi kozalak ve erkek kozalak farklıdır.) Hermafroditik yoktur. ✔ Kapalı tohumlu bitkilerde üreme organı çiçektir. Bazı bitkiler aynı çiçek içinde hem dişi hem de erkek üreme organına sahip olduğundan hermafrodittir. Bazıları ise ayrı eşeylidir. ✔ Çiçekte sadece dişi organ varsa dişi çiçek, erkek organ varsa erkek çiçek adını alır. ✔ Hermafrodit olanlarından bazıları kendi kendini dölleme yapabilir. Bazıları ise farklı çiçeklerden gelen poleni kabul ederek yabancı tozlaşma yapar. Bu durum, genetik çeşitliliğin artırılmasını sağlar. PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE Sıradaki konu: Kalıtım - 1 Önceki konu: Eşeysiz Üreme

  • Kontrol Çok Allelik Eş Baskınlık | selinhoca

    Önceki konu: Monohibrit ve Dihibrit Çaprazlama KONTROL ÇAPRAZLAMASI ✔ Baskın fenotipli bir bireyin genotipini bulmak amacı ile aynı karakter bakımından çekinik fenotipli bir bireyle çaprazlanmasına kontrol ya da test çaprazlaması denir. ✔ Kontrol çaprazlaması ile istenilen türler ıslah edilebilir. EŞ BASKINLIK (KODOMİNANTLIK) ✔ Allel genler arasındaki baskınlığı eşit olması durumudur. ✔ Aralarında eş baskınlık olan genler heterozigot durumdayken birbirleri üzerine baskınlık kuramazlar. Bu durumda her iki geninde özelliğini taşıyan üçüncü bir fenotip meydana gelir. ✔ İnsanlarda görülen AB ve MN kan grubu eş baskınlık sonucu oluşmuştur. ÇOK ALLELLİK ✔ Bir karakterin oluşumundan sorumlu allel sayısının ikiden fazla olmasıdır. ✔ Diploit kromozomlu hücrelerde bir karakterin oluşumu ile ilgili en fazla iki çeşit allel bulunabilir. ✔ Genotip Çeşit Sayısı: n(n+1)/2 ✔ Fenotip Çeşit Sayısı: n (alleller arasında eş baskınlık varsa; n+eş baskınlık durumları) KAN GRUPLARI AB0 KAN GRUBU ✔ İnsanlarda kan nakillerinde görev alan kan gruplarından biridir. ✔ A, B ve 0 geninin çok allelliği ile kontrol edilir. ✔ A geni ile B geni birbirine eş baskındır. 0 geni ise çekinik gendir. A = B > 0 ✔ Genlerin farklı genotipler ile yan yana gelmesi ile 4 farklı fenotipte kan grubu oluşur. (A, B, AB ve 0) Antijen (Aglütinojen): Bir canlıya dışarıdan giren yabancı proteindir. Antikor (Aglütinin): Bağışıklık sisteminin antijene karşı ürettiği protein yapılı savunma proteinidir. RH KAN GRUBU ✔ İnsanlarda kan nakillerinde dikkat edilen diğer kan grubu Rh dır. ✔ Rh proteinine sahip olmak (R), Rh proteinine sahip olmamaya (r) tam baskındır. R>r KAN UYUŞMAZLIĞI (ERİTROBLASTOSİS FETALİS) ✔ A-B-0 kan grubu farketmeksizin, annenin Rh (-), babanın Rh (+) ve çocuğun Rh (+) olması durumudur. ✔ Annenin kanında bulunan D antikoru, çocuğa geçerek çocuktaki Rh antijenlerini çökeltmeye başlar, bu durumda çocukta ölü doğum, düşük ya da sakatlıklar görülebilir. ✔ Bu durumdan korunmak için kan uyuşmazlığı ihtimali olan ailelerde annenin hamilelik döneminde aşı olması gerekmektedir. PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2 Sıradaki konu: Eşeye Bağlı Kalıtım

  • 11. SINIF | selinhoca

    11. Sınıf Konu Anlatımı ve Ders Notları 11. sınıf Biyoloji derslerinin konu anlatımlarına ve konulara ait ders notlarına ilgili derslerin sayfasına girerek ulaşabilirsiniz. Bu bölümde yer alan konular: Sistemler (Sinir Sistemi, Endokrin Sistem, Duyu Organları, Destek ve Hareket Sistemi, Dolaşım Sistemi, Solunum Sistemi, Boşaltım Sistemi, İnsanda Üreme Sistemi (Dişi ve Erkek Üreme Sistemi) Komünite ve Popülasyon Ekolojisi YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI Sinir Sistemi Sinir Doku Nöron ve Sinaps İnsanda Sinir Sistemi - Beyin Omurilik ÇSS Hastalıklar Endokrin Sistem Hipotalamus Hipofiz Bezi Tiroit Paratiroit Böbrek Üstü Bez Pankreas Eşeysel Bezler Duyu Organları Destek ve Hareket Sistemi Sindirim Sistemi Sindirim Sistemi Organları Sinirsel ve Hormonal Kontrol Dolaşım Sistemi Kalp Damarlar Kan ve Lenf Bağışıklık ve Hastalıklar Solunum Sistemi Boşaltım Sistemi İnsanda Üreme Sistemi Dişi ve Erkek Üreme Sistemi İnsanda Embriyonik Gelişim Ekoloji Komünite Ekolojisi Popülasyon Ekolojisi

  • Bağışıklık ve Hastalıklar | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE ✔ Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık denir. ✔ Bağışıklık sırası ile üç yol ile sağlanır. Savunmanın birinci hattı: Enfeksiyona neden olacak canlının vücut içine girmesine engel olunur. Ağız, burun, göz, deri ve bu yapıların salgılarıyla oluşur. Savunmanın ikinci hattı: Vücut içine girmiş olan canlıyı yok etmek için özel olmayan bir savaş yapılır. Fagositik hücreler, antimikrobiyal proteinler, ateşin yükselmesi, iltihaplanma yangısal tepki ile gerçekleştirilir. Savunmanın üçüncü hattı: Enfeksiyona neden olacak canlının türüne göre özel yöntemler ile savaşılır. Lenfosit ve antikorlar görev yapar. ✔ Birincil hat ve ikincil hat, özgül olmayan bağışıklık (mikrop ayırt etmez.); üçüncü hat özgül bağışıklıktır (mikropların türüne göre mekanizma seçilir). 1) Özgül Olmayan (Doğal) Bağışıklık: Mikroorganizmanın çeşidine bakılmaksızın gerçekleştirilir. Savunmanın 1. ve 2. hattını oluşturur. ✔ Fagositik hücreler: Mikroorganizmaları fagositoz ederek etkisiz hale getiren hücrelerdir. Karaciğer, dalak, sinir, lenf düğümleri ve akciğerde fagositoz yapabilen hücreler yer alır. ✔ Yangısal tepki: Kesik gibi bir neden ile mikroorganizmaların vücuda girdiği bölgede kılcal kan damarları genişler. O bölgede kan miktarı artar. Kızarır ve şişer, ödem oluşur. Histamin (Kan kılcallarının geçirgenliğini artırır.) salgılanır, histaminin etkisi ile akyuvarlar damardan çıkarak organizmaları etkisiz hale getirir. ✔ Doğal Katil Hücreler: Virüslerle enfekte olmuş ya da kanserleşmiş hücreleri fark ederek, diğer hücrelerin bu hücreleri yok etmesi için reseptörler salgılayan hücrelerdir. Doku ve organ nakillerinde bu hücrelerin faaliyetleri nakli vücudun reddetmesine sebep olabilmektedir. ✔ İnterferon: Virüsle enfekte olmuş hücreler tarafından salgılanan proteinlerdir. İnterferonlar sayesinde diğer hücreler virüslerin vücudu enfekte ettiğini algılar ve antiviral proteinler sentezler. İnterferonlar ayrıcı bazı akyuvarlar ve doğal katil hücreler tarafından da salgılanabilir, fagositoz yapabilen hücreleri aktif hale getirebilir. 2) Özgül Bağışıklık: Enfeksiyon etkenlerinin türüne göre ayrım yapılarak tepki verir. Savunmanın üçüncü hattını oluşturur. ✔ Lenfosit (B ve T lenfositleri) ve antikorlar görev alır. ✔ Vücuda girdiğinde lenfositler tarafından yabancı kabul edilen moleküllere antijen denir. Lenfositlerin antijenlere karşı ürettiği proteinlere antikor denir. ✔ T ve B lenfositlerinin ürettikleri antikorlar kendilerine özgü antijenleri tanımalarını sağlar. ✔ Vücut bir antijenle ilk kez karşılaştığında B ve T lenfositlerinin sayısı artmaya başlar. Antikorlar sentezlenerek bağışıklık sağlanır. Bu olaya birincil tepki (bağışıklık) denir. ✔Aynı antijenle ikinci defa karşılaşılırsa antijen tanındığından daha hızlı ve güçlü şekilde antikor oluşturulur. Buna ikincil tepki (bağışıklık) denir. Özgül bağışıklık; hücresel ve humoral (sıvısal) olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. ✔ Hücresel Bağışıklık: T lenfositleri antijenle karşılaştığında doğrudan müdahale ederek bağışıklığın gerçekleşmesini sağlar. Ayrıca bazı T lenfositleri bellek hücrelerine dönüşebilir. ✔ Humoral (Sıvısal) Bağışıklık: Antijen ile karşılaşan B lenfositleri, plazma hücrelerine dönüşerek antikor üretir ve bu antikorları dolaşım yolu ile diğer hücrelere yayar. Ayrıca bazı B lenfositleri bellek hücrelerine dönüşür. Böylece, aynı antijenin vücuda bir daha girmesi durumunda antijenleri tanıyarak, daha güçlü tepki oluşturulmasını sağlar. BAĞIŞIKLIĞIN KAZANILMASI ✔ Bağışıklık, aktif ya da pasif yol ile gerçekleştirilir. 1) Aktif Bağışıklık: Lenfositlerin antikor üretimini gerçekleştirmesi ile gerçekleşir. Bir hastalığı geçirme (doğal) ya da aşı olma (yapay) ile sağlanabilir. Aşı: Hastalık yapma yeteneği azaltılmış ya da yok edilmiş mikroorganizmalar veya onların antijenlerini içeren maddedir. ✔ Koruyucudur. ✔ Toksin veya antijen içerir. ✔ Sağlıklı insana verilir. ✔ Etkisini geç gösterir ancakuzun sürelidir. 2) Pasif Bağışıklık: Antikorlar vücuda hazır verilmesi yoluyla sağlanan bağışıklıktır. Hafıza hücrelerinin oluşumunu sağlamadığından etkisi kısa sürelidir. Aynı antijenin vücuda ikinci kez bulaşması durumunda daha güçlü cevap verilemeyecektir. Doğal ya da yapay olarak gerçekleşebilir. ✔ Gebe bir anneden fetüse geçen ve doğum sonrası emzirme ile bebeğe geçen antikorlar doğal pasif bağışıklığa örnektir. Serum: Belirli bir enfeksiyona karşı üretilmiş antikorları bulunduran sıvıdır. Genellikle at, koyun, sığır gibi hayvanların kanından elde edilir. Hasta olan insanın hastalığına uygun antikor içeren serum verilir. ✔ Tedavi edicidir. ✔ Antikor veya antitoksin içerir. ✔ Hasta insana verilir. ✔ Etkisini çabuk gösterir ancak kısa sürelidir. Etkisini bir sonraki hastalıkta göstermez. Alerji: Günümüzde, normal karşılanan çok sayıda maddeye karşı verilen anormal vücut tepkileridir. Alerjen maddeye karşı salgılanan antikorlar, bağ dokudaki mast hücrelerine bağlanarak histamin salgısını artırırlar. Bu durum vücutta bazı belirtilerin görülmesine neden olabilir. Antihistamin (histaminleri etkisiz hale getiren madde) içeren ilaçlar ile belirtiler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Otoimmüm Hastalıklar: Lenfositlerin, bazı vücut hücrelerine karşı antikor üretmesi sonucunda oluşan hastalılardır. Bağışıklık hücreleri, kişinin sağlıklı ve kendi hücresini yabancı antijen gibi algılar. MS, Çölyak hastalığı, romatoid artrit… Dolaşım Sistemi Hastalıkları Kalp Krizi (Enfarktüs) ✔ Sebep: Koroner damarların daralması, sertleşmesi ya da tıkanması sonucu kalp kasının beslenememesi sonucu oluşur. ✔ Sonuç: Kalp kası zayıflar ve kalp yetmezliğine neden olabilir. Damar Sertliği (Arteriosikleros) ✔ Sebep: Dengesiz beslenme sonucunda damar duvarlarının esnekliğini kaybedip sertleşmesidir. Damar içinde yağlı ve kalsiyumlu plaklar oluşur. Bu plaklar damarın sertleşmesine ve kalbin zayıflamasına yol açar. ✔ Sonuç: Kalp krizi, beyin kanaması, felç ve yüksek tansiyon olabilir. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Atardamarların sertleşmesi ya da daralması sonucunda damar duvarına yapılan basıncın artmasıdır. Hipotansiyon (Düşük Tansiyon) Atardamarların esnekliğini yitirmesi ve genişlemesi sonucunda damar duvarına yapılan basıncın azalmasıdır. Kangren ✔ Sebep: Sigara içinde bulunan nikotin, kanın damar içerisinde pıhtılaşmasına yol açar ve damarı tıkar. Tıkanan damar organı besleyemez ve kangren oluşur. Genel olarak damar tıkanmasının en ileri seviyesidir. ✔ Sonuç: Kangrenli bölgenin kesilmesi gerekir. Varis ✔ Sebep: Yaşlılık, hareketsizlik ve uzun süre ayakta kalma gibi nedenlerle toplardamarlar elastikliğini kaybeder ve içinde bulunan kapakçıklar bozulur. Kalbe doğru gitmesi gereken kan geriye kaçma yapar. Bu nedenle toplardamarlar şişer. Mavi renkli genişlemiş damar görüntüsüne varis denir. Sıradaki konu: Solunum Sistemi Önceki konu: Kan - Lenf Dolaşımı

bottom of page