Arama Sonuçları
"" için 98 öge bulundu
- Selin Hoca Biyoloji
Canlıların Ortak Özellikleri 9. Sınıf / TYT Tüm canlılarda temel yapı ve görev birimi hücredir. Canlılar hücre sayılarına ve hücre yapılarına göre gruplandırılır. Bakteriler ve arkeler prokaryot hücre yapısına sahipken bunun dışında kalan canlılar (protista, mantar, bitki ve hayvan) ökaryot hücre yapısına sahiptir. Tüm prokaryotlar tek hücreliyken ökaryotlar tek ya da çok hücreli olabilir. devamı... Hücre Bölünmeleri 10. Sınıf / TYT Genetik Madde ile İlgili Genel Bilgiler Bir hücrenin genetik maddesine genom denir. Genom DNA molekülünden oluşmuştur. Normal bir hücrede genetik madde kromatin iplik halindedir. Kromatin iplik, dağınık iplikler halindedir. DNA molekülü histon proteinleri ile sarılarak kromatin iplik haline gelmiştir. devamı... Sinir Sistemi 11. Sınıf / AYT Canlıların çevresel uyarılara cevap vermesini sağlayan sistem, sinir sistemidir. Sinir doku, uyarıları reseptörler aracılığı ile alır; uyarıyı değerlendirir ve uygun cevabı kısa sürede oluşturup efektör organlara ileterek tepkiyi gerçekleştirir. Sinir sistemi sinir dokudan oluşur. Sinir doku nöron ve glia hücrelerinden oluşmuştur. devamı... Genden Proteine 12. Sınıf / AYT Friedrich Miescher (Firedrik Mişer): 1869 yılında balık spermi ve akyuvar hücrelerinde yapmış olduğu çalışmalar sonucunda nükleik asitlerin keşfini yapmıştır. Araştırmalarında hücre çekirdekleri içinde daha önce rastlanılmamış; C, H, O, N ve P içeren asit özelliğinde moleküllere rastlamış ve bunlara çekirdek asidi anlamına gelen nükleik asit adını vermiştir. devamı...
- Mitoz Bölünme | selinhoca
Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 202 2 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu Diğer video izleme seçenekleri Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 202 2 Anlatımları MİTOZ BÖLÜNME Genetik Madde ile İlgili Genel Bilgiler ✔ Bir hücrenin genetik maddesine genom denir. Genom DNA molekülünden oluşmuştur. ✔ Normal bir hücrede genetik madde kromatin iplik halindedir. Kromatin iplik, dağınık iplikler halindedir. DNA molekülü histon proteinleri ile sarılarak kromatin iplik haline gelmiştir. ✔ Hücre bölünmesi başlamadan hemen önce replikasyon (DNA eşlemesi) yapılarak genetik madde miktarı iki katına çıkartılır. ✔ Kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromatit haline gelir. Birbirinin kopyası olan iki kromatit sentromer bölgesinden birleşerek kromozom halini alır. Kromozom yapısındaki bu kromatitlere kardeş kromatit adı verilir. ✔ Sentromerden kinetokor denilen iplikler çıkar. Bu iplikler kromozomların iğ ipliklerine tutunmasını sağlar. ✔ Bazı hücrelerde kromozomlar çiftler halinde bulunur. Bu kromozomların içeriğindeki karakterler ve sentromer bölgeleri aynıdır. Bu kromozomlara homolog kromozom denir. ✔ Çiftler halinde kromozom bulunduran hücrelere 2n kromozomlu (diploit) hücre denir. ✔ Homolog kromozomlar taşımayan, takım haline kromozom bulundurmayan hücrelere n kromozomlu (monoploit, haploit) hücre denir. ✔ Hücreler hayatsal faaliyetlerini daha kolay gerçekleştirebilmek için mikroskobik boyutlarda olmalılardır. Bu nedenle yüzey/hacim ve çekirdek/sitoplazma oranları bozulduğunda hücre bölünmesi yapma zamanlarının geldiğini anlarlar. Bir dizi sinyal iletim mekanizması ile de bölünmeyi başlatırlar. ✔ Bölünme olgunluğuna ulaşmış amip --> bölünür. ✔ Bölünme olgunluğuna ulaşmamış amibin sitoplazmasının bir kısmı kesilirse --> çekirdeksiz kalan kesilmiş sitoplazma ölür. Çekirdeğin olduğu sitoplazma bölünmez ve hayatta kalır. ✔ Bölünme olgunluğuna erişmiş bir amibin sitoplazmasının bir kısmı kesilirse --> sitoplazma kesilmesi yüzey/ hacim oranını normale döndürse de sinyal iletimi çoktan başladığından çekirdekli sitoplazma bölünür. Çekirdeksiz olan ölür. Hücre Döngüsü Bir hücrenin bölünmesi ile oluşan yeni hücrelerde bir sonraki bölünme tamamlanıncaya kadar geçen süreye hücre döngüsü denir. Hücre döngüsü temel olarak iki evrede gerçekleşir. 1) İnterfaz 2) Mitotik Evre 1) İnterfaz: ✔ Hücrenin normal hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve bölünmeye hazırlandığı evredir. ✔ G1, S ve G2 olmak üzere üç ana evreden oluşur. G1 Evresi: Bir önceki bölünme sonucunda yeni oluşmuş hücrenin büyüyerek normal hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirdiği evredir. ATP, RNA, protein, enzim ve organel sentezi yoğun bir şekilde gerçekleşir. S Evresi: Hücre bölünme olgunluğuna eriştiğinde sinyal molekülleri sayesinde bölünme emri gelir. Bunun sonucunda hücrede replikasyon yapılır. G2 Evresi: Replikasyon kontrol edilir. ATP, RNA, protein, enzim ve organel sentezi devam eder. ✔ Sentrozomu eşlenmesi bu evrede gerçekleşir. ✔ Embriyonik hücrelerde G1 ve G2 evresi görülmez. ✔ Sinir, kas ve göz retinası gibi aşırı özelleşmiş hücrelerde hücre bölünmesi görülmez. Bu hücreler G0 denilen durgunluk evresinde dururlar. ✔ Kalp kası hücreleri ise G2 evresinde kalarak, mitoz bölünmeye devam etmezler. 2) Mitotik Evre: Hücrenin bölündüğü evredir. ✔ Karyokinez (Çekirdek Bölünmesi) ✔ Sitokinez (Sitoplazma Bölünmesi) olmak üzere iki aşamada gerçekleşir. a) Karyokinez (Çekirdek Bölünmesi) 1) Profaz: Mitotik evrenin ilk ve en uzun süren aşamasıdır. ✔ Kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozoma dönüşür. ✔ Sentrozomlar aralarında iğ iplikleri oluşturarak zıt kutuplara doğru hareket eder. ✔ Çekirdek zarı ve organeller erimeye başlar. 2) Metafaz: Kromozomların en belirgin görüldüğü mitotik evredir. ✔ Profaz evresinde oluşan kromozomlar sentromer noktalarındaki kinetokorlarla iğ ipliklerine bağlanır; hücre merkezinde yan yana dizilirler. ✔ Bu evre kromozomların en belirgin olduğu evre olduğundan genetik hastalık tanımlaması yapılırken bu evre kullanılır. 3) Anafaz: Kardeş kromatitlerin ayrıldığı (sentromer ayrılması) evredir. ✔ Kromozomlar merkezde dizildikten sonra sentromerler iğ ipliklerini çekiştirir ve kardeş kromatitler sentromerlerinden ayrılarak kutuplara doğru çekilmeye başlar. ✔ Kromatitlerin her biri yeni hücrelerin kromozomu olacağından bu evde kromozom sayısı iki katına çıkar. 4) Telofaz: Profazın tersi olan evredir. ✔ Kromatitlerden her biri kromatin iplik halini almaya başlar. ✔ İğ iplikleri kaybolmaya başlar. ✔ Çekirdek zarı ve organeller oluşmaya başlar. b) Sitokinez (Sitoplazma Bölünmesi) ✔ Sitoplazma bölünmesidir. ✔ Tamamlandığında iki yeni hücre oluşmuş olur. ✔ Bitki ve hayvan hücrelerinde farklı şekilde gerçekleşir. ✔ Hayvan hücrelerinde sitokinez boğumlanma ile olur. Boğumlanmayı mikrofilament gerçekleştirir. ✔ Bitki hücrelerinde sitokinez orta lamel (hücre plağı = fragmoplast) ile olur. Hücre plağı, golgi organeli tarafından gerçekleştirilir. Daha sonra, orta plak etrafında hücre çeperi oluşturulur. Mitoz Bölünmenin Genel Özellikleri ✔ n, 2n ve 3n kromozomlu Vücut (Somatik) hücrelerinde görülür. ✔ Genetik yapısı birbiri ve ana hücre ile aynı olan 2 yeni hücre oluşur. ✔ Kromozom sayısı sabit kalır. Yeni oluşan hücrelerin kromozom sayısı ile bölünme yapacak hücrenin kromozom sayısı aynıdır. ✔ Genetik çeşitliliğe neden olmaz. ✔ Evrime etkisi yoktur. ✔ Tek hücreli canlılarda üremeye; çok hücreli canlılarda üreme, büyüme, gelişme ve onarıma neden olur. ✔ Hayat boyu devam eder. Hücre Döngüsünün Kontrolü ✔ Hücre döngüsü genlerle kontrol altında tutulur. ✔ Özel sinyal molekülleri G1, G2 ve M olmak üzere 3 kontrol noktasında döngünün sorunsuzca devam etmesini sağlar. Bu noktalardaki DUR ve DEVAM ET sinyalleri ile hücre döngüsü düzenlenir. ✔ G1 kontrol noktasında hücre yeterli büyüklüğe ulaşmışsa DEVAM ET sinyali verilir. ✔ G2 kontrol noktasında DNA hasarı ve hücre büyüklüğü kontrol edilir. Sorun yoksa DEVAM ET sinyali verilir. ✔ M kontrol noktasında kinetokorların iğ ipliklerine tutunması kontrol edilir. Sorun yoksa DEVAM ET sinyali verilir. ✔ Hücre döngüsünün kontrolü herhangi bir nedenle bozulması kanser oluşumuna neden olur. Bu hücreler, bölünme sinyallerine cevap vermezler sürekli bölünerek tümör oluşumuna ve dolayısı ile kanser hastalığının ortaya çıkmasına neden olurlar. Mitoz Bölünme Sıradaki konu: Mayoz Bölüme Önceki konu: Virüsler (9. Sınıf)
- Sinir Doku | selinhoca
Nöron Yapısı ve Çeşitleri Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 202 2 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu ✔ Canlıların çevresel uyarılara cevap vermesini sağlayan sistem, sinir sistemidir. ✔ Sinir doku, uyarıları reseptörler aracılığı ile alır; uyarıyı değerlendirir ve uygun cevabı kısa sürede oluşturup efektör organlara ileterek tepkiyi gerçekleştirir. ✔ Sinir sistemi sinir dokudan oluşur. Sinir doku nöron ve glia hücrelerinden oluşmuştur. Nöron (Sinir Hücresi) ✔ Sinir hücreleri vücuttaki en fazla özelleşme gösteren hücrelerden biridir. ✔ Sentrozoma sahip olmadıklarından hücre bölünmesi yapma yetenekleri yoktur. ✔ İki nöron arasındaki boşluğa sinaps denir. ✔ Temel olarak 3 kısımdan oluşur. Hücre Gövdesi ✔ Hücre organellerinin ve çekirdeğin bulunduğu kısımdır. ✔ Hücre zarına nörolemma; sitoplazmasına ise nöroplazma denir. ✔ Sentrozom organeli yoktur. Bu nedenle hücre bölünmesi yapamazlar. ✔ Endoplazmik retikulumlarının bulundukları bölgelere nissl cisimcikleri adı verilir. ✔ Nörofibril adı verilen hücre iskelet elemanları bulunur. Bu yapılar uyarı iletiminde görev alırlar. Dendrit ✔ Hücre gövdesinden çıkan kısa uzantılardır. Diğer nöronun aksonu ile yakınlaşarak uyartının alınmasını sağlar. Akson ✔ Hücre gövdesinden çıkan uzun uzantılardır. Uyarıyı diğer nöronun dendritlerine yakınlaşarak iletir. ✔ Bazı sinir hücrelerinin aksonları üzerinde lipitçe zengin miyelin kılıf bulunur. Bu yapı schwann ya da oligodendrosit hücreleri tarafından oluşturulmuştur.. Miyelin kılıf bir izolasyon oluşturarak uyartı iletiminin daha hızlı yapılmasını sağlar. Miyelin kılıfın kesintiye uğradığı yerlere ise ranvier boğumu denir. Glia (Nöroglia) ✔ Nöronlar arasında bulunan sinir doku hücreleridir. ✔ Sinir hücrelerini sararak korurlar, beslerler, onarımlarını sağlarlar ve oksijen sağlayarak solunumlarına yardımcı olurlar. ✔ Schwann Hücreleri: Çevresel sinir sisteminin miyelin kılıflarını oluştururlar. ✔ Oligodendrosit: Merkezi sinir sisteminin miyelin kılıflarını oluştururlar. Nöron Çeşitleri ✔ Duyu Nöronu (Getirici = Afferent): Vücudun farklı bölgelerinde bulunan reseptörlerden uyarıları alan ve merkezi sinir sistemine götüren nöronlardır. Zarar görmesi lokal anesteziye örnektir. ✔ Ara Nöronlar (İnternöron): Duyu ve motor nöronlar arasında bağlantı kuran nöronlardır. Merkezi sinir sisteminde bulunurlar. Uyarıya uygun değerlendirmeyi yaparak cevap oluştururlar. Zarar görmesi felce örnektir. ✔ Motor Nöron (Efferent = Götürücü): Merkezi sinir sisteminden cevabı alarak efektör organa götüren nöronlardır. Zarar görmesi botoks uygulamasına örnektir. Sıradaki konu: Nöronda İmpuls Oluşumu ve İletimi Önceki konu: Çevre Sorunları (10. Sınıf)
- Kalp | selinhoca
Dolaşım Sistemi - Kalp Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 2022 An latımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu KALP ✔ Kanın damarlarda akması için gerekli olan basıncı sağlayan dolaşım sisteminin en temel organıdır.. ✔ Oksijen bakımından zengin kana temiz, oksijence fakir kana ise kirli kan denir. Kalp içerisinde, temiz kan ve kirli kan birbirine karışmaz. Vücuda temiz kan pompalanır. Sıcakkanlı canlılardır. ✔ Kalp, dıştan içe doğru üç ana tabakadan oluşmuştur. Perikard: Kalbi dıştan saran bağ dokusundan oluşmuş iki katlı bir zardır. Zarlar arasında sıvı bulunur. Bu sıvı kalbin rahat çalışmasını sağlar. Miyokard: Kalp kasıdır. Kalbin kasılıp gevşeyerek çalışmasını sağlar. Bu kaslı yapı kulakçıklarda ince, karıncıklarda kalındır. Aorttan çıkan damarlar miyokard tabakasında kılcallara ayrılır. Bu damarlar kalp kasını besler. Bunlara koroner damarlar denir. Endokard: Kalbin en iç tabakasıdır. Tek katlı endotel ile bunu miyokarda bağlayan bağ dokusundan oluşmuştur. Kalbin çalışması sırasında aşınmayı önleyen kaygan bir yapı oluşturur. Kan damarı bulunmaz. ✔ Kalbin hiçbir tabakası odacıklar içindeki kanı kullanmaz. Bu nedenle kalp içindeki kanın bileşeninde değişiklik olmaz. Kalbin Yapısı ✔ Üstte iki kulakçık (atrium), altta iki karıncık (ventrikulus) olmak üzere dört odacıklıdır. ✔ Sağ karıncıkta ve sağ kulakçıkta daima kirli kan, sol karıncık ve sol kulakçıkta daima temiz kan bulunur. ✔ Kalbin kulakçıklardan karıncıklara açılan kısmında kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar kulakçıklardan karıncıklara geçen kanın kulakçıklara geri dönmesine engel olur. Sağ kulakçık-sağ karıncık --> triküspit (üçlü) Sol kulakçık-sol karıncık --> biküspit (mitral kapakçık) (ikili) ✔ Kalbin karıncıklarına atardamarlar, kulakçıklarına toplardamarlar bağlıdır. ✔ Atardamarların kalpten çıktığı yerlerde yarım ay kapakçıkları bulunur. Bunlar kalpten çıkan kanın geri gelmesini engeller. (Aort ve akciğer atardamarında) ✔ Alt ve üst ana toplardamar --> Kirli kanı sağ kulakçığa ✔ Akciğer atardamarı --> Sağ karıncıktan kirli kanı akciğere ✔ Akciğer toplardamarı --> Akciğerden temiz kanı sol kulakçığa ✔ Aort atardamarı --> Sol karıncıktan temiz kanı vücuda Kalbin Çalışması ✔ Kalp, miyokard tabakasının kasılıp gevşemesi ile çalışır. ✔ Kulakçıklar ve karıncıklar birbirine zıt çalışır. Biri kasılıyken diğeri gevşeme durumundadır. Bu şekilde çalışmaları, kan için itici bir güç oluşturur. ✔ Kalbin kasılmasına sistol, gevşemesine diastol denir. ✔ Her kalp atışı bir sistol ve bunu takip eden bir diastolden oluşur. ✔ Kalbin çalışması sadece beyinden gelen uyarılara bağlı değildir. Bu nedenle kalp atışı sinirleri kesilse bile uygun ortam sağlandığında bir süre vücut dışında da çalışmaya devam eder. ✔ Kalpteki ritmik kasılma kalbin belirli yerlerinde bulunan özelleşmiş dokularla düzenlenir. Kalp Çalışmasının Kontrolü 1) İlk kasılma sağ kulakçığın üst arka duvarında yer alan sinoatrial düğümün (S.A) uyarılmasıyla başlar. S.A’dan gelen uyarılar ile kulakçıklar kasılır. 2) Kulakçıklar kasılınca kan karıncıklara geçer. S.A’dan gelen uyarılar kulakçıklarla karıncıklar arasında bulunan atrio-ventriküler düğüme (A.V) gelir. A.V özelleşmiş fibrillerden meydana gelmiştir. Bu fibrillere his demetleri denir. His demetleri ikiye ayrılarak sağ ve sol karıncığa ulaşır. Karıncıkların duvarlarında dallanarak purkinje liflerini oluşturur. 3) Uyarı purkinje liflerine gelince karıncıklar kasılır. Böylece bir kalp atışı gerçekleşmiş olur. KALBİN ÇALIŞMASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER 1) Sinirler: Omurilik soğanından çıkan otonom sinirler S.A’yı uyararak çalışmasını sağlar. Sempatik sinirler --> hızlandırır. Parasempatik sinirler --> yavaşlatır. 2) Hormonlar: Adrenalin hormonu --> hızlandırır. Asetilkolin --> yavaşlatır. Tiroksin hormonu --> hızlandırır. 3) Kandaki CO2 Derişimi: Kandaki CO2 miktarının artması pH’ı düşürür. Bu nedenle sinirler uyarılır; solunum ve dolaşım hızı artar. 4) Sıcaklık ve çalışma temposu: Çalışma temposunun artması vücut sıcaklığının yükselmesine yol açar. Bu durumda kalp atışını hızlanır. 6) Kimyasal maddeler: İyonlar, ilaçlar ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler kalbin çalışmasını etkiler. Etkileri çeşitlerine göre değişir. Sıradaki konu: Damarlar Önceki konu: Hormonal Kontrol, Besinlerin Sindirimi, Emilimi
- İnsanda Sinir Sistemi - Beyin | selinhoca
MSS - Beyin Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 2022 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu İNSANDA SİNİR SİSTEMİ İnsanda sinir sistemi merkezi sinir sistemi (MSS) ve çevresel sinir sistemi (ÇSS) olmak üzere ikiye ayrılır. A) MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ ✔ Beyin ve omurilikten oluşur. ✔ Duyu nöronları ile gelen uyarıları değerlendirerek uyarılara uygun cevap oluşturur. ✔ Ara nöronlardan oluşmuştur. 1) BEYİN ✔ Kafatası kemikleri ile korunan merkezi sinir sistemi organıdır. ✔ Deneyimler (depolanmış bilgi) , şimdiki ve gelecek olaylar hakkında bilinçli deneyim oluşturabilen tek organdır. ✔ Ön, orta ve arka olmak üzere üç kısımda incelenir. Beyin Zarları: Beyin, bağ dokudan oluşmuş 3 zarla korunur. Kafatası altında bulunan bu zarlara meninges denir. ✔ Sert Zar: Beyinin en dışında bulunan zardır. Beyni mekanik etkilerden, yaralanma ve zedelenmelerden korur. ✔ Örümceksi Zar: Sert zar ile ince zar arasında bulunur. Sert zar ile ince zarı birbirine bağlar. ✔ İnce Zar: En içteki zardır. Beynin tüm girinti ve çıkıntılarına girmiştir. Yapısında bol miktarda kan damarı vardır. Bu kan damarları beynin beslenmesini sağlar. BOS (Beyin – Omurilik Sıvısı) ✔ Örümceksi zar ile ince zar arasında bulunarak beyin ve omuriliği sarar. ✔ Kan basıncının etkisi ile kılcal damarlardan çıkmış bir sıvıdır. Görevleri ✔ Beyin ile omuriliği darbe ve sarsıntılara karşı korur. ✔ Beyin ve omurilikte metabolizma sonucu oluşmuş atık maddelerin kana geçmesini sağlar. ✔ Beyin ve omuriliğin beslenmesi için gerekli maddeleri kandan alarak süzer. ✔ Merkezi sinir sisteminin iyon dengesinin sağlanmasında rol oynar. 1) Ön Beyin ✔ Beynin en büyük kısmıdır. Bu nedenle büyük beyin de denir. ✔ Diğer beyin bölümlerini üsten örter. ✔ Uç beyin ve ara beyin olmak üzere iki kısımda incelenir. a) Uç Beyin ✔ Önden arkaya doğru uzanan bir yarıkla sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreye ayrılmıştır. ✔ Bu yarım küreler aksonlarla birbirine bağlıdır. Üstteki bağ --> nasırlı cisim Alttaki bağ --> beyin üçgeni ✔ Beyin yarım kürelerini enine ayıran derin bir yarık bulunur. Bu yarığa rolando yarığı denir. Beyin Yarım Kürelerinin Enine Kesitinin Yapısı ✔ Dış kısmı boz, iç kısmı ak maddeden oluşmuştur. ✔ Ak madde: Miyelinli sinirlerin aksonlarından meydana gelmiştir. Bu bölgenin beyaz olmasının sebebi lipitçe zengin miyelinlerin bulunmasıdır. ✔ Boz madde: Miyelinsiz nöron gövdelerinden oluşmuştur. Bu bölgeye korteks (kabuk) denir. Beynin kabuk kısmı çok sayıda kıvrıma sahiptir. Bu kıvrımlar boz maddenin yüzey alanını artırır. Uç Beyinin Görevleri ✔ Zeka ✔ Hafıza ✔ Yazı yazma ✔ İstemli hareket etme ✔ Duyu organlarından gelen bilgilerin değerlendirilmesi ✔ Öğrenme ✔ Karar verme ✔ Bilinçli davranış ✔ Duyusal olarak çevrenin farkında olma gibi görevleri vardır. Beyin yarım küreleri vücudun zıt tarafını kontrol eder. b) Ara Beyin ✔ Beyin yarım küreleri arasında kalır. Epitalamus, talamus ve hipotalamus olmak üzere 3 kısımdan oluşmuştur. Epitalamus: Talamusun arka kısmında bulunur. İnce bir uzantısı vardır. Bu uzantı epifiz bezi (pineal bez)’dir. Epifiz bezi melatonin hormonu salgılar. Talamus: Duyu organlarından gelen bilgilerin toplanma ve dağılım merkezidir. ✔ Koku duyusu dışındaki tüm duyular burada sınıflandırılır. Uç beyinde bulunan duyu merkezlerine iletir. Koku ise talamusa uğramadan direkt uç beyindeki değerlendirme merkezine geçer. ✔ Ayrıca uyanık durumdan uykuya geçişi sağlar. Hipotalamus: Homeostasinin sağlanmasında görevlidir. Görevleri ✔ Termostat görevi yaparak vücut sıcaklığını düzenler. ✔ Susama merkezi içerir. Vücudun su dengesinin düzenlenmesinde görev yapar. (OB ve idrar miktarını ayarlama) ✔ Uykunun devam etmesini sağlar. ✔ Açlık, tokluk ve iştahın düzenlenmesinde rol oynar. ✔ Korku, hiddet ve heyecanın düzenlenmesini sağlar. ✔ Üreme ve cinsel davranışları düzenler. ✔ Kan basıncını ve kalbin ritim atışını düzenler. ✔ Çevresel sinir sisteminin duyu ile ilgili aktivitelerini düzenler. ✔ Hipofiz bezini kontrol ederek hormonal denge üzerinde etkilidir. Hipofiz bezinin arka lobundan salgılanan hormonlar hipotalamusta üretilir. Ayrıca hipotalamusta üretilen özel hormonlar hipofiz bezinin ön lobundan hormon salgılanmasını kontrol eder. ✔ Karbonhidrat ve yağ metabolizmasını ayarlar. 2) Orta Beyin ✔ Ara beyin ile pons arasında bulunan bölgedir. ✔ Beynin bu bölümünden ön beyin ile arka beyin arasında bağlantı kuran sinirler geçer. Görevleri ✔ Görme ve işitme ile ilgili refleksleri düzenler. Yan taraftan yaklaşan bir cismin görüntüsünü beyin daha oluşturmadan kafa o yöne döner. Fazla ışıkta göz bebeğinin küçülmesi, az ışıkta büyümesi Ses duyan köpeğin kulaklarının dikilmesi ✔ Kas tonusu ve vücut duruşunu düzenleyen merkezler bulunur. 3) Arka Beyin ✔ Beyincik, pons ve omurilik soğanından meydana gelmiştir. a) Beyincik ✔ Arka kafa çukurunun içinde omurilik soğanının üstünde bulunan iki yarım küreden meydana gelmiş bölgedir. ✔ Dış kısmı boz, iç kısmı ak maddeden oluşmuştur. ✔ Hareket ve denge merkezidir. ✔ İskelet sistemi, kulak ve görme merkezinden bilgileri alarak koordinasyonlu bir şekilde hareket etmemizi sağlar. Beyinciği hasar görmüş bir insanda; ✔ Ayakta dururken ya da yürürken sallanma ✔ Bir cisme doğru uzanan elin dengesiz hareket etmesi ✔ Hareket eden bir cismi izleyememesi gibi belirtiler ortaya çıkmıştır. ✔ Bebekler ancak beyincik geliştikten sonra oturma , ayakta durma ve yürüme gibi faaliyetler gösterebilir. b) Pons (Varoli Köprüsü) ✔ Orta beyinle omurilik soğanı arasında bulunur. ✔ Enine tabakalaşmış kalın sinir demetlerinden oluşur. ✔ Sadece memelilerde bulunur. Görevleri ✔ Beyinciğin yarım kürelerini birbirine bağlar. ✔ Omurilik soğanındaki solunum merkezi ile birlikte çalışır. c) Omurilik Soğanı ✔ Beyinciğin altında, omurilik ile pons arasında bulunur. ✔ Dış kısmı ak, iç kısmı boz oluşmuştur. Bu yapısı ile omuriliğe benzer. ✔ Omuriliğin başlangıç yeri şeklindedir. ✔ Beyinden çıkan sinirler burada çapraz yapar. Bu durum beynin sağ tarafının vücudun sol tarafını; sol tarafının da vücudun sağ tarafını kontrol etmesini sağlar. Görevleri ✔ Solunum , sindirim, dolaşım gibi yaşamsal olayların düzenlenmesini sağlar. ✔ Yutma, kusma, hapşırma, öksürme gibi refleksleri kontrol eder. ✔ Orta beyin, pons ve omurilik soğanının tamamına beyin sapı denir. Beyin kabuğuna doğru uzanan ve beyin kabuğundan omuriliğe doğru giden tüm sinirler beyin sapından geçmek zorundadır. Sıradaki konu: Omurilik - ÇSS Önceki konu: Nöronda İmpuls Oluşumu
- Dişi Üreme Sistemi | selinhoca
Dişi ve Erkek Üreme Sistemi (YENİ) Dişi ve Erkek Üreme Sistemi (YENİ) Menstrüal Döngü Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Tablet versiyonu izle - 2 Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF Tablet versiyonu PDF Tablet versiyonu - 2 PDF Özel Ders versiyonu Diğer video izleme seçenekleri Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF Özel Ders versiyonu ✔ İnsanlar eşeyli üreme yapan canlılardır. ✔ Dişilerde ve erkeklerde aynı amaca hizmet eden üreme organları bulunur. Bu organların yapıları birbirinden farklıdır. Dişi Üreme Sistemi Dişilerde; ✔ Yumurta hücresini üretmek ✔ Doğuma kadar fetüsü taşımak ✔ Hormon salgılamak görevleri olan sistemdir. 1) Ovaryum (Yumurtalık): ✔ Sağlıklı bir kadında rahimin sağında ve solunda olmak üzere iki tanedir. ✔ Her biri içerisinde yumurta hücresinin üretiminde görev alacak, çok sayıda folikül vardır. ✔ Fetüs halindeyken foliküller oluşmaya başlar ve folikül içinde bulunan oogonyumlar farklılaşarak primer oosit halini alır. Primer oositler ergenliğe kadar değişikliğe uğramadan beklerler. ✔ Ergenlikle beraber foliküller gelişmeye başlar ve hipofiz hormonlarının denetimi ile östrojen ve progesteron hormonu salgılarlar. ✔ Her ay yumurtalıklardan bir tanesi içinde birden fazla folikül gelişmeye başlar. Sadece bir tanesi gelişimini tamamlayarak yumurta hücresini üretir. (Genellikle) 2) Fallopi Tüpü (Yumurta kanalı): ✔ Yumurtalıkları rahime bağlayan içi silli kanaldır. ✔ Yumurtalıkla bağlandığı bölgeye kirpiksi huni denir. ✔ Kirpiksi huni, yumurta hücresinin yumurta kanalına atılmasını sağlar. ✔ Yumurta burada döllenir. Döllenmiş yumurtanın (zigot) ilk mitoz bölünmelerini geçirdiği yer burasıdır. 3) Uterus (Rahim / Döl yatağı): ✔ Embriyonun doğuma kadar gelişimini ve büyümesini tamamladığı yerdir. ✔ İç tabakasına endometriyum denir. Bu tabaka embriyonun rahime tutunduğu ve belirli bir süre beslendiği yerdir. 4) Vajina: ✔ Döllenmemiş yumurtanın dışarı atıldığı yerdir. ✔ Normal doğum ile fetüsün dışarı çıktığı yerdir. ✔ Üretra ile bağlantısı yoktur. ✔ Üreme ana hücrelerinin mayoz bölünme ile üreme hücreleri oluşturmasına gametogenez denir. ✔ Gametogenez kadınlarda oogenez, erkeklerde spermatogenez olarak isimlendirilir. Oogenez ✔ Oogonyumların (yumurta ana hücresi) mayoz ile yumurta hücresi üretmesidir. 1) Kadınlarda oogenez fetüsken başlar, menopozla sonlanır. Fetüs halindeyken oogonyumlar mitoz bölünmeler ile primer oosit oluşturur. Oluşan bu hücreler ergenliğe kadar değişikliğe uğramadan bekletilir. Ergenlikle beraber her ay bir tanesi yumurta hücresini oluşturur. 2) Ergenlik ile beraber hormonların etkisi ile primer oosit mayoz I geçirerek sekonder oosit ve kutup hücresi halini alır. Kutup hücrelerinin sitoplazması azdır bu nedenle bir süre sonra kaybolur. Sekonder oosit ise mayoz II ye başlar. Metafaz II aşamasına geldiğinde ise bu aşamada durur. Folikül içinde çıkarak yumurta kanalına atılır. (Ovulasyon) 3) Yumurta kanalı içerisinde sperm ile karşılaşırsa döllenerek mayoz II ye kadığı yerden devam eder. Yumurta hücresi oluşturulur. Oluşan yumurta hücresi ile sperm hücresinin çekirdeği kaynaşır. Bol sitoplazmalı döllenmiş yumurta hücresi, az sitoplazmalı ikincil kutup hücresi oluşur. Kutup hücresi zamanla kaybolur. Yumurta Hücresinin Yapısı ✔ Sentrozom organeline sahip olmayan sitoplazması normal hücrelerden daha fazla olan n kromozomlu bir hücredir. ✔ Etrafı zona pellusida tabakası ile kaplıdır. Bu tabaka birden fazla spermin dölleme yapmasını ve farklı türdeki spermlerin dölleme yapmasına engel olur. ✔ Zona pellusida etrafında bulunan folikül hücreleri, yumurta hücresini besler ve zona pellusidayı üretir. Dişi Üreme Sisteminin Kontrolünü Sağlayan Hormonlar GnRH: Hipotalamustan salgılanarak hipofiz bezinin ön lobuna etki eder. Hipofiz bezinden FSH ve LH salgılanmasını sağlar. Hipofiz Hormonları ✔ FSH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Ovaryumları uyararak folikül gelişmesini ve folikülden östrojen hormonu salgılanmasını sağlar. ✔ LH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Ovulasyonu sağlar. Yırtılan folikülün yağ ile dolarak korpus luteum halini almasını sağlar. Ayrıca korpus luteumdan az miktarda östrojen çok miktarda progesteron salgılattırır. ✔ LTH: Hipofizin ön lobundan salgılanır. Süt bezlerinin gelişmesini ve annelik iç güdüsünün oluşmasını sağlar. ✔ Oksitosin: Hipofizin arka lobundan salgılanır. Rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak doğumu başlatır ve süt bezlerinden süt salgılanmasını sağlar. Östrojen Folikülden salgılanarak rahim iç dokusunun gebeliğe hazırlanmasını sağlar. İkincil eşey karakterlerinin oluşmasını sağlar. Progesteron Korpus luteumdan salgılanır. Rahim iç duvarının gebeliğe hazırlanmasını sağlar. Gebelik süresince salgılanarak gebeliğin sonlanmasına engel olur. MENSTRÜAL DÖNGÜ Ergenlik ile menopoz arasında ortalama 28 gün süren, yumurta hücresinin üretimi ve üreme sisteminin gebeliğe hazırlanmasını sağlayan döngüdür. Dört aşamada gerçekleşir. 1) Folikül Evresi (0 – 14 gün) ✔ Hipotalamustan salgılanan GnRH etkisi ile hipofiz bezinden FSH salgılanır. ✔ FSH etkisi ile foliküller gelişir ve oogenez başlar. ✔ FSH salgılanması folikülden östrojen salgılanmasına neden olur. ✔ Östrojenin belirli bir miktarda artışı hipofizden salgılanan FSH’ın azalmasına neden olur. (negatif feed back) 2) Ovulasyon Evresi (14. gün) ✔ Östrojenin FSH’a negatif feedback yapması ve GnRH etkisi ile hipofizden LH salgılanmasına neden olur. ✔ LH etkisi ile ovulasyon gerçekleştirilir. Folikül yırtılarak metafaz II de kalmış yumurta hücresi yumurta kanalına atılır 3) Korpus Luteum Evresi (14 – 28 gün) ✔ LH etkisi ile yırtılan folikülün içi yağ ile dolar. Bu yapıya korpus luteum (sarı cisim) denir. ✔ Korpus luteumdan çok miktarda progesteron az miktarda östrojen salgılanır. ✔ Bu evrede hipofiz bezinden LTH salgılanır. Bu hormon LH ile beraber korpus luteumun bozulmasına engel olur. ✔ Döllenme olmuşsa doğuma kadar korpus luteum bozulmaz. Böylece bu sırada yeni yumurta hücresi üretilmez. ✔ Döllenme olmamışsa LH, östrojen ve progesteron seviyeleri düşer. Korpus luteum bozulur. 4) Menstrüasyon Evresi (28 – 5 gün) ✔ Korpus luteumun bozulması sonucunda döllenmemiş yumurtanın endometriyum dokularıyla beraber kanla dışarıya atıldığı evredir. ✔ Bu evre ortalama 4 – 5 gün sürer. Bu evrenin ilk gününde aynı zamanda folikül evresi de görülmeye başlanmıştır. ERKEK ÜREME SİSTEMİ Erkek üreme sistemi; ✔ Sperm hücresinin üretilmesi ✔ Spermlerin dişi vücuduna aktarılmasında görevlidir. 1) Testisler (Er bezi) ✔ Penisin sağ ve solunda olmak üzere iki tanedir. ✔ İçinde seminifer tüpçükleri bulunur. Bu yapılar içerisinde bulunan spermatogonyumlar sperm hücrelerinin üretimesini sağlar. ✔ İçinde bulunan leydig hücreleri, testosteron hormonu salgılar. ✔ İçinde bulunan sertoli hücreleri spermlerin beslenmesini sağlar ayrıca inhibin hormonu üretir. 2) Epididimis ✔ Spermlerin hareket ve dölleme yeteneği kazandırılmasını sağlar. 3) Vas deferans ✔ Spermlerin depolanmasını ve penise aktarılmasını sağlar. 4) Yardımcı bezler ✔ Bir çift cowper bezi, bir çift seminal kese ve bir tane prostat bezinden oluşur. ✔ Bu üç bez seminal sıvıyı üretir. ✔ En büyük yardımcı bez prostat bezidir. İdrar ile spermin karışmasını önler. Seminal Sıvı: ✔ Spermlerin beslenmesini ve hareket etmesini sağlar. ✔ Dişi üreme sistemi içerisinde spermlerin bir süre hayatta kalmasını sağlar. 5) Penis ✔ Spermlerin ve idrarın dışarı atıldığı yerdir. ✔ İçerisindeki kanala üretra denir. Üretra hem boşaltım sisteminin hem de erkek üreme sisteminin sonudur. SPERMATOGENEZ ✔ Spermatogonyumların mayoz ile sperm üretmesidir. ✔ Ergenlik ile başlar antropoza kadar devam eder. ✔ Her ay binlerce sperm oluşturulabilir. 1) Seminifer tüpçükleri içerisinde bulunan spermatogonyumlar mitoz bölünme ve farklılaşmalar ile primer spermatositler oluşur. 2) Primer spermatositler ergenlik ile birlikte mayoz bölünmeye başlarlar. Mayoz I sonucunda iki tane sekonder spermtosit oluşur. 3) Sekonder spermatositler mayoz II ile toplamda 4 tane spermatid oluşturur. Spermatidler döllenme ve hareket yeteneği olmayan gametlerdir. 4) Spermatidler, epididimis içerisine giderek burada dölleme ve hareket yeteneği kazanır. Böylece sperm hücreleri oluşur. Sperm Hücresinin Yapısı ✔ Baş, boyun ve kuyruk kısmında oluşur. ✔ Baş kısmında n kromozomlu çekirdek ve akrozom bulunur. ✔ Akrozom, bol miktarda sindirim enzimi içerir. Yumurta hücresinin zarının erimesini sağlar. ✔ Boyun kısmında bol miktarda mitokondri bulunur. Bu mitokondriler kuyruk kısmındaki kamçının hareketi için gerekli olan enerjiyi üretirler. ✔ Baş ile boyun kısmının ortasında sentrozom bulunur. Döllenmeyle beraber bu sentrozom zigotun sentrozomu haline gelir. Erkek Üreme Sistemi Hormonları GnRH: Hipotalamus tarafından salgılanarak hipofiz bezinin ön lobundan FSH ve LH salgılanmasını sağlar. Hipofiz Hormonları ✔ FSH: Hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır. Seminifer tüpçüklerini uyararak spermatogenezi başlatır. ✔ LH: Hipofiz bezinin ön lobundan salgılanır. Leydig hücrelerini uyararak testosteron hormonu salgılatır. Testosteron Testislerde bulunan leydig hücrelerinden salgılanır. Spermlerin olgunlaştırılmasını ve ikincil eşey karakterlerinin oluşturulmasını sağlar. Negatif geri bildirim ile FSH, LH ve GnRH salgılarını azaltır. İnhibin Hormonu Testis içerisindeki sertoli hücreleri tarafından salgılanarak FSH hormonunun salgılanmasına engel olur. (Negatif geri bildirim) DÖLLENME ✔ Yumurta ve sperm hücresinin bir araya gelerek kaynaşmasına döllenme denir. ✔ Döllenme sonucunda oluşan 2n kromozomlu hücreye zigot denir. ✔ İnsanlarda üretilen yumurta hücresi fertilizin maddesi salgılayarak spermleri kendine çeker. ✔ Spermlerden bir tanesi zona pellusidayı geçip hücre zarına ulaştığında zona pellusida sertleşerek diğer spermlerin içeri girmesine engel olur. ✔ Yumurta içerisine spermin sadece çekirdek ve sentrozomu girer. Zigotun sentrozomu spermden, mitokondrisi yumurtadan gelir. ✔ Kadında birden fazla yumurta hücresi üretilmiş ve bu hücreler ayrı ayrı döllenmişse bu durumda çoğul gebelikler oluşur. Ancak oluşan yavruların genetik yapsı birbirinden farklıdır. Örn: Çift yumurta ikizi Sıradaki konu: Embriyonik Gelişim Önceki konu: Boşaltım Sistemi
- Ekolojik Terimler | selinhoca
Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 202 2 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu ✔ Ekoloji: Canlıların birbirileri ve cansız çevre ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. ✔ Popülasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı tür canlıların oluşturduğu topluluktur. ✔ Komünite: Birden fazla popülasyonun oluşturduğu topluluktur. ✔ Ekosistem: Birden fazla komünitenin bir araya gelerek oluşturduğu cansız çevreyi de içine alan bölgedir. ✔ Biyosfer: Dünya üzerinde canlıların yaşayabildiği en büyük ekosistemdir. ✔ Habitat: Canlıların hayatsal faaliyetlerini doğal olarak sürdürebildikleri yaşam alanıdır. ✔ Ekolojik Niş: Bir canlı türünün ekosistemdeki görevidir. ✔ Ekosistem canlılar ve çevrelerindeki cansız ortamdan oluşur. Ekosistemdeki canlılara biyotik faktör, cansızlara ise abiyotik faktör denir. BİYOTİK FAKTÖRLER: Ototroflar, heterotroflar ve saprofitlerdir. 1) Ototrof (Üretici) ✔ Ekosistemdeki besinin kaynağıdırlar. ✔ İnorganik maddeyi organik madde haline getiren canlılardır. ✔ İnorganik maddeleri ışık enerjisi ve klorofil pigmenti kullanarak organik madde haline getiren canlılara fotoototrof denir. Bu canlılar fotosentez yaparak beslenirler. (Bazı bakteri, algler ve bitkiler…) ✔ İnorganik maddeleri oksitleyerek açığa çıkardıkları enerji ile organik madde üreten canlılara kemoototrof denir. Bu canlılar kemosentez yaparak beslenir. (Bazı bakteriler, bazı arkeler…) 2) Heteretrof (Tüketiciler) ✔ Kendi besinini üretemeyip dışarıdan hazır alan canlılardır. (Bazı bakteriler, bazı arkeler, bazı protistalar, mantarlar, ve hayvanlar) 3) Saprofit (Ayrıştırıcılar) ✔ Hücre dışına salgılayabildikleri güçlü sindirim enzimleri ile organik maddeleri hücre dışında parçalayıp hücre içine aldıktan sonra inorganik hale getirebilen canlılardır. (Bazı mantarlar ve bazı bakteriler,) ✔ Ölmüş canlı kalıntılarını, canlıların atıklarını parçalayıp doğaya yeniden kazandırırlar. ✔ Doğadaki madde döngüleri için çok önemlidirler. Ototrof canlılar için ham madde üretimini yaparlar. ABİYOTİK FAKTÖRLER Ekosistemin cansız bileşenleridir. 1) Işık: ✔ Fotoototrof canlılar ışık enerjisi kullanarak inorganik maddeleri organik madde haline getirerek besinlerini üretirler. Bu nedenle ışık temel besinlerimizin üretiminde görev alır. Besin zincirleri ile üretilen besin diğer canlılara ulaştırılır. ✔ Yüksek enerjili ışınlar canlıda mutasyonlara neden olabilir. ✔ Dünya üzerindeki ışık dağılımı, canlıların yayılış göstermesi üzerine etkilidir. Işık alma süresi fazla olan ekosistemlerdeki canlı çeşitliliği ışık alma süresi az olanlara oranla daha fazladır. ✔ Hayvanların hayatsal faaliyetlerine devam edebilmesi ışığa göre ayarlanır. Örneğin, bazı hayvanlar ışık olduğunda aktifken bazıları karanlıkta aktiftir. Ya da bir çok bitki çiçek açma zamanlarını ışığa göre ayarlamıştır. 2) Sıcaklık: ✔ Canlı vücudundaki metabolik faaliyetlerin gerçekleşebilmesi enzimlerin çalışması ile mümkündür. Enzimler, en iyi çalışmalarını kendilerine göre olan optimum sıcaklık aralığında yaparlar. Canlının yaşam yerindeki sıcaklığın değişmesi canlı yaşamını olumsuz etkiler. Bu nedenle her canlı kendi metabolizmasına uygun sıcaklıktaki ekosistemlerde yaşar. ✔ Sıcaklık hayvanların görünüşünü de etkiler. Sıcak bölgelerde yaşayan hayvanların vücutları, soğuk bölgelerde yaşayanlara göre daha koyudur. ✔ Sıcaklığın vücut boyutlarında da etkisi vardır. Sıcak bölgelerde yaşayan böcek, kertenkele gibi hayvanlar soğuk bölgelerde yaşayan akrabalarına göre daha büyüktür. ✔ Bazı canlıların vücut sıcaklığı sabit değildir. Vücut sıcaklığı çevre sıcaklığı ile paralel olarak değişen canlılara soğukkanlı canlı denir. Değişmeyerek sabit kalanlara ise sıcakkanlı canlı denir. Soğukkanlı canlılar dünyanın her yerinde yayılış gösteremezler ve bazıları soğuk mevsimlerde kış uykusuna yatarlar. Sıcakkanlı canlıların ise dünya üzerindeki dağılışları daha geniştir. 3) İklim: ✔ Belirli bir bölgede uzun zaman aralığında etkili olan atmosfer koşullarına iklim denir. ✔ İklimlerin oluşmasında pek çok abiyotik faktör etkilidir. Ayrıca o bölgenin yükseltisi ve denize göre konumu da iklimin oluşması üzerine etki gösterir. 4) Toprak: ✔ Kayaların su, rüzgar ve sıcaklık etkisi ile parçalanması ile oluşan abiyotik faktördür. ✔ Canlılar doğrudan ya da dolaylı olarak toprakla bağlantı halindedir. ✔ İçeriklerine göre farklı topraklar vardır. Bu toprak çeşitleri üzerinde yaşayan canlıların da dağılımı üzerine etki gösterir. ✔ Humuslu Toprak: Bol miktarda besin içeren bitki gelişimine en uygun topraktır. ✔ Kumlu Toprak: Ozmotik basıncı çok yüksek olan ve bitki gelişimi için elverişsiz topraklardır. ✔ Kireçli Toprak: Kireç miktarı fazla olan topraklardır. ✔ Killi Toprak: Kil miktarının fazla olduğu topraklardır. 5) Mineraller: ✔ İnorganik maddeler olduğundan canlılar tarafından üretilemeyen ve doğada hazır olarak bulunan maddelerdir. ✔ Canlı vücudunda yapıcı onarıcı ve düzenleyici olarak görev yaparlar. ✔ Canlının vücudunda gereken miktarlara göre en az olan mineral sınırlayıcı etki gösterir. Buna minimum yasası denir. 6) Su: ✔ İnorganik madde olduğundan canlılar tarafından üretilemeyen ve hazır alınmak zorunda olan maddedir. ✔ Canlı vücudunda en fazla bulunan temel bileşendir. ✔ Canlıdaki enzimlerin çalışabilmesi için ortam oluşturur. Bu nedenle hayatsal faaliyetlerin gerçekleşebilmesini sağlar. ✔ Su miktarının fazla olduğu ekosistemlerde canlı çeşitliliği daha fazladır. ✔ Canlılar metabolizmaları için gerekli olan su miktarına göre dünyada dağılış göstermişlerdir. ✔ Suyun az olduğu bölgelerde yaşayan canlılarda su kaybını engellemek için çok sayıda adaptasyon gelişmiştir. 7) pH: ✔ Sulu çözeltilerdeki H konsantrasyonuna bağlı olarak hesaplanan değere pH denir. ✔ Canlılar metabolizmalarına uygun pH aralıklarında yaşarlar. Çünkü, enzimler belirli pH aralıklarında çalışabilmektedir. Ortam pH’ının bozulması enzimlerin çalışmasını olumsuz etkileyeceğinden canlı yaşamını tehlikeye sokar. Ekolojik Terimler - Ekosistem Bileşenleri Sıradaki konu: Madde ve Enerji Akışı Önceki konu: Mutasyon, Varyasyon
- Mutasyon Varyasyon Adaptasyon | selinhoca
Mutasyon - Varyasyon - mtDNA Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 202 2 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu Mitokondriyal Kalıtım ✔ Mitokondri organeli içerisinde bulunan DNA molekülüne mitokondriyal DNA (mtDNA) denir. ✔ mitDNA üzerindeki genetik bilginin aktarımına da mitokondriyal kalıtım adı verilir. ✔ Döllenme sırasında sperm içerisindeki mitokondri organeli döllenmeye katılmadığından zigotun yapısındaki mitokondri yumurta hücresinden gelmektedir. Bu durumda mitokondriyal kalıtım anneden çocuklara doğru aktarılmaktadır. AKRABA EVLİLİKLERİ ✔ Akraba olan insanların genetik yapısı birbirine benzemektedir. Bu ailelerde meydana gelebilecek evliliklerde özellikle çekinik olarak aktarılan genetik hastalıkların fenotipte ortaya çıkma ihtimali artmaktadır. ✔ Bu durum genetik hastalıklı bireylerin oluşmasına yol açmaktadır. ✔ Akraba evlilikleri nedeni ile düşük, ölü doğum görülebilmekte ayrıca, fiziksel ve zihinsel engellilik gibi olumsuz durumlara sahip çocuklar dünyaya gelebilmektedir. VARYASYON ✔ Tür içerisindeki farklılıklara varyasyon denir. ✔ Varyasyon genetik ve çevresel faktörlerin etkisi ile oluşabilir. ✔ Genetik farklılıklar nedeni ile tür içerisindeki farklılıklara genetik varyasyon denir. ✔ Genetik varyasyon; Mayoz bölünme (krossing over, homolog kromozom ayrılması, kromozomların bağımsız dağılımı) Mutasyon Döllenme nedeni ile ortaya çıkmaktadır. MUTASYON ✔ Çevresel etmenler nedeni ile genetik maddede meydana gelen değişimlerdir. ✔ Mutasyona neden olan etmenlere mutajen denir. Mutajenler; çeşitli kimyasal maddeler, radyasyon… ✔ Mutasyonlar vücut hücreleri, üreme ana hücreleri ve üreme hücrelerinde meydana gelebilir. Ancak her mutasyon kalıtsal değildir. ✔ Canlının üremesinde görev alan hücrelerde meydana gelen mutasyonlar nesilden nesile aktarılarak kalıtsal hale gelir. Üreme ile alakalı olmayan hücrelerde meydana gelen mutasyonlar ise sadece o canlıyı ilgilendirir. ✔ Mutasyonlar genellikle ölümcül ya da hastalılara neden olan değişikliklerdir. Nadiren iyi sonuçlar doğurur. REKOMBİNASYON ✔ Mayoz bölünme sırasında meydana gelen krossing over ve kromozomların bağımsız dağılması yeni oluşan hücrelerin gen dizilimlerinin değişmesine neden olur. Bu şekilde yeni gen kombinasyonları oluşturulur. Sıradaki konu: Ekolojik Terimler Önceki konu: Soyağaçları
- Damar | selinhoca
Damarlar Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 2022 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu DAMARLAR ✔ Dolaşım Sisteminde görev alan damarlar şunlardır; a) Atardamar ✔ Kanı kalpten alarak vücuda dağıtan damarlardır. ✔ Yapılarında dıştan içe doğru; Bağ doku Düz kas Tek katlı yassı epitel bulunur. ✔ Bağ doku içerisinde çok fazla lif yer alır. Ayrıca düz kas tabakası içinde elastik lifler vardır. Bu lifler damarın basınca karşı dayanıklı olmasını sağlar. ✔ Kan basıncı ve kan akış hızı en fazla olan damardır. ✔ Temiz kan taşırlar. (Akciğer atardamarı hariç) ✔ İç yüzeyi pürüzsüzdür. Kapakçık bulunmaz. b) Kılcal Damar ✔ Atardamarlarla toplardamarlar arasında yer alırlar. ✔ Tek katlı epitel tabakasından oluşmuşlardır. ✔ Çapları en küçük olan (en ince) damarlardır. ✔ Kan akış hızının en düşük olduğu damardır. ✔ Doku hücreleri ile kan arasında madde alışverişini sağlarlar. (starling hipotezi) ✔ Kapakçık bulunmaz. ✔ Kan basıncı toplardamarlardan fazla, atardamarlardan azdır. 3) Toplardamar ✔ Vücuttan toplanana kanı kalbin sağ kulakçığına getiren damardır. ✔ Kirli kan taşırlar. (Akciğer toplardamarı hariç) ✔ Çapları en büyük (en kalın) olan damarlardır. ✔ Dıştan içe doğru üç tabakadan meydana gelmiştir. Bağ doku Düz kas Tek katlı yassı epitel tabakasından oluşmuştur. ✔ Atardamarlardan farklı olarak bağ dokudaki lif sayısı azdır. Ayrıca düz kas tabakası daha ince olup elastik lif bulundurmaz. Çünkü, kan basıncı az olduğundan gerilime karşı çok fazla dayanıklı olmasına gerek yoktur. ✔ Vücudun alt tarafında bulunan toplardamarlarda kanın geriye doğru akmasını engelleyen kapakçıklar vardır. ✔ Kan akışı kılcal damarlardan fazla atardamarlardan azdır. ✔ Kan basıncının en az olduğu damarlardır. Damarlarda Kanın Hareket Ettirilmesini Sağlayan Durumlar Atardamarlarda Kanın Hareketi ✔ Karıncıkların kasılmasıyla oluşan basınç ✔ Atardamardaki düz kaslar ✔ Arkadan gelen kanın öncekini itmesi ✔ Yerçekimi Toplardamarlarda Kanın Hareketi ✔ Kulakçıkların gevşemesiyle oluşan emme kuvveti ✔ Toplardamarların etrafını saran iskelet kaslarının kasılması ✔ Toplardamar içindeki kapakçıklar ✔ Soluk alma ile akciğer içindeki basıncın düşmesi ✔ Üst bölgelerdeki toplardamarlarda için yerçekimi Nabız: Kalbin kulakçık ve karıncıktaki kasılma ve gevşemelerine paralel olarak atardamarlarda meydana gelen ritmik kasılma ve gevşemelerdir. Nabız sayısı kalp atış sayısına eşittir. Tansiyon (Kan basıncı): Kalpten atardamarlara pompalanan kanın damarlara yaptığı basınçtır. ✔ Karıncıkların kasılmasıyla kan pompalandığından atardamarlardaki kan basıncı artar. Buna sistol basıncı ya da büyük tansiyon denir. ✔ Karıncıkların gevşemesi sırasında ise atardamarlardaki basınç düşer. Buna diastol basıncı ya da küçük tansiyon denir. STARLİNG HİPOTEZİ ✔Kılcal kan damarlarındaki madde alışverişini açıklayan hipotezdir. ✔ Atardamarlar ve toplardamarlar yapıları nedeni ile madde alışverişine izin vermezler. ✔ Kılcal damarlar ise sadece tek katlı epitelden oluştuklarından madde alışverişine izin verirler. ✔ Madde alışverişi kan ile kana benzeyen doku sıvısı arasında olur. Bu madde alışverişi kılcal damarlardaki ozmotik basınç ile kan basıncı arasındaki farkla sağlanır. ✔ Kan içinde bulunan proteinlerden dolayı kılcal damarın ozmotik basıncı doku sıvısından yüksektir. Bu proteinler damar dışına çıkamadığından ozmotik basınç kılcal damar boyunca hiç değişmez. ✔ Kan basıncı ise atardamardan toplardamara doğru azalır. ✔ Kan basıncının herhangi bir nedenle artması sonucunda kılcal damardan doku sıvısına madde geçişi artar. Bu olay ödeme yol açar. Ödemin nedenleri ✔ Kan basıncının artması ✔ Kanın ozmotik basıncının düşmesi ✔ Doku sıvısının ozmotik basıncının artması ✔ Doku sıvısının mineral miktarının artması ✔ Lenf kılcallarının tıkanması ✔ Organlara mekanik darbelerin gelmesi KAN DOLAŞIMI İnsanda kan dolaşımı küçük ve büyük kan dolaşımı olmak üzere ikiye ayrılır. Küçük Kan Dolaşımı İbn Nefs tarafından keşfedilmiştir. ✔ Kalp ve akciğerler arasında yapılır. ✔ Amacı kanın temizlenmesini sağlamaktır. Büyük Kan Dolaşımı ✔ Kalp ile vücut arasında olur. ✔ Amacı, besin maddelerini ve oksijeni hücrelere, atık maddeleri boşaltım organlarına taşımaktır. ✔ Her organa bir atar bir de toplardamar girişi vardır. (karaciğer hariç) ✔ Aort kalpten çıktıktan sonra dallanarak çeşitli atardamarlar halinde organlara giriş yapar. Bu sırada kılcal damar haline gelmediğinden içeriği değişmez. (Böbrek atardamarı, karaciğer atardamarı…) ;Organ içerisinde kılcal damar haline gelen damarlarda madde alışverişi gerçekleşir ve atık maddeler toplardamarda birleştirilerek kalbe geri dönüş yapar. ✔ Sindirim organlarından çıkış yapan toplardamar ise kalbe dönüş yapmadan önce karaciğere uğrar.(kapı toplar damarı) Karaciğerden karaciğer toplardamarı halinde ayrıldıktan sonra kalbe giriş yapar. ✔Kalbe gelen bir madde vücuda dağılmadan önce akciğere uğramak zorundadır. (Küçük kan dolaşımı) Örneğin; Böbrekte üretilen bir maddenin karaciğere gelme süreci düşünülürse izleyeceği yol; Böbrek --> Kalp --> Akciğer --> Kalp --> Karaciğer Örneğin; Pankreasta üretilen insülin hormonunun karaciğere gelme süreci düşünülürse izleyeceği yol; Pankreas --> Karaciğer (Kalp ve akciğere uğramaz çünkü, pankreas sindirim organıdır ve karaciğer ile arasında bağlantı vardır.) Sıradaki konu: Kan - Lenf Dolaşımı Önceki konu: Kalp
- ATP | selinhoca
ATP ve Metabolizma Diğer video izleme seçenekleri Tablet versiyonu izle Özel Ders versiyonu izle PDF İndir PDF 2022 Anlatımları PDF Tablet versiyonu PDF Özel Ders versiyonu METABOLİZMA ✔ Canlı vücudunda gerçekleşen hayatsal faaliyetlere metabolizma denir. Metabolik faaliyetler anabolizma ve katabolizma olmak üzere ikiye ayrılır. ✔ Anabolizma: Hücrede gerçekleşen yapım reaksiyonlarıdır. Özümleme ya da asimilasyon reaksiyonları da denir. Anabolizma reaksiyonları sırasında enerji harcanır. Örnek: Dehidrasyon sentezi, fotosentez, kemosentez… ✔ Katabolizma: Hücrede gerçekleşen yıkım reaksiyonlarıdır. Yadımlama ya da disimilasyon reaksiyonları da denir. Katabolizma reaksiyonları sırasında enerji harcanmaz.(Genellikle) Örnek: Hidroliz, Hücresel solunum… ✔ Canlılar yaşlandıkça anabolizma olayları azalır, katabolizma olayları artar. Genç birey: A > K Yetişkin birey: A = K Yaşlı birey: A < K ATP (ADENOZİN TRİ FOSFAT) ✔ Fotosentez ve kemosentez mekanizmaları ile organik madde içine yerleştirilmiş olan kimyasal enerjinin kullanılabilir hale gelmesi için, organik madde hücresel solunum reaksiyonları ile parçalandıktan sonra açığa çıkan enerjinin ATP molekülü içine yerleştirilmesi gerekir. ✔ Enerjinin hem organik madde haline getirilmesi hem de hücresel solunum ile parçalanması sırasında enerjinin bir kısmı ısı olarak kaybedilir. Ancak küçük bir kısmı ATP içine yerleştirilerek kullanılabilir. ✔ ATP, enerjiyi kullanılabilir hale getiren organik moleküldür. ✔ ATP içine yerleştirilememiş bir serbest enerji kullanılamaz. ✔ Her canlı hücre kendi ATP’sini üretir ve tüketir. ✔ Depolanamaz. ✔ Hücre zarından geçemez. ✔ Hücreler arasında nakli yapılamaz ve cansız ortamda görev yapamaz. ATP’nin Yapısı ✔ Adenin organik bazı, riboz pentoz şekeri ve 3 tane fosforik asitten oluşmuş nükleotit yapılı bir moleküldür. ✔ Adenin ile riboz arasında glikozit, riboz ile 1. fosforik asit arasında ester (fosfoester), diğer fosforik asitler arasında da 2 tane yüksek enerjili fosfat bağı içerir. ✔ Serbest enerji sadece yüksek enerjili fosfat bağları içerisinde depolanır. Bu bağları kopartılması ile de kullanılır. ✔ Yüksek enerjili fosfat bağlarının kopartılması hücrede kademeli olarak gerçekleştirir. Bu şekilde açığa çıkabilecek fazla enerjiden hücre korunmuş olur. ✔ Fosforilasyon: ATP molekülünün dehidrasyon sentezi ile üretilmesidir. ADP + P + Serbest Enerji --> ATP + H2O ✔ Defosforilasyon: ATP molekülünün hidroliz ile parçalanmasıdır. ATP + H2O --> ADP + P + Serbest Enerji ✔ Endergonik Tepkime: Gerçekleşmesi için serbest enerji gereken tepkimelerdir. ATP üretimi (Fosforilasyon), Biyosentez reaksiyonları (yağ, karbonhidrat, protein sentezi..) Aktif taşıma Sinirsel iletim Kas kasılması… ✔ Ekzergonik Tepkime: Gerçekleşmesi sonrasında ortama serbest enerji veren tepkimelerdir. ATP’nin hidrolizi (Defosforilasyon) Hücresel solunum reaksiyonları. (Genellikle) ✔ Fotosentez ve kemosentez hem endergonik hem ekzergonik tepkimelerdir. Hücresel solunumun ise sadece başlangıç kısmı endergoniktir. Fosforilasyon Çeşitleri ✔ Substrat Düzeyinde Fosforilasyon (SDF): Enzimler aracılığı ile substratın yapısında bulunan fosfatın kopartılarak ADP’ye aktarılması ile ATP üretilmesidir. Hücresel solunum sırasında görülür. Her canlı hücre tarafından gerçekleştirilebilir. ✔ Oksidatif Fosforilasyon: Organik monomerlerin hücresel solunum ile parçalanması ve inorganik maddelerin oksitlenmesi sırasında ETS’de aktarılan elektronların taşınması sırasında açığa için enerji ile ATP üretilmesidir. Oksijenli, oksijensiz solunum ve kemosentez yapan canlılarda görülür. ✔ Fotofosforilasyon: Klorofil molekülünün etkisi ile ışık enerjisi kullanılarak ATP üretilmesidir. Fotosentez yapan canlılarda görülür. Sıradaki konu: Fotosentez Önceki konu: Genetik Müh. Biyoteknoloji