top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 100 sonuç bulundu

  • YKS 2026 KAMPI | selinhoca

    YKS 2026 KAMPI - ÜCRETSİZ PDF İNDİR - VİDEO İZLE YKS 2026 OYNATMA LİSTESİ CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ PDF İNDİR CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ PDF İNDİR HÜCRE PDF İNDİR SINIFLANDIRMA PDF İNDİR CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ İZLE İNORGANİK MADDELER İZLE KARBOHİDRATLAR İZLE LİPİTLER İZLE PROTEİNLER İZLE ENZİMLER İZLE NÜKLEİK ASİTLER İZLE VİTAMİNLER ATP İZLE HÜCRE ZARI HÜCRE ÇEPERİ İZLE SİTOPLAZMA - 1 SİTOPLAZMA - 2 HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 1 HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 2 BİLİMSEL BİLGİ VE ÖZELLEŞME SINIFLANDIRMA BAKTERİLER VE ARKELER PROTİSTA, BİTKİLER VE MANTARLAR YKS 2026 KAMPI - AYT KONULARI ÜCRETSİZ PDF İNDİR - VİDEO İZLE SİNİR SİSTEMİ PDF İNDİR SİNİR DOKUNUN YAPISI NÖRONDA İMPULS İLETİMİ İNSANDA SİNİR SİSTEMİ - BEYİN OMURGASIZ HAYVANLAR OMURGALI HAYVANLAR 1 OMURGALI HAYVANLAR 2 VİRÜSLER

  • Lipitler | selinhoca

    Önceki konu: Karbonhidratlar Sıradaki konu: Proteinler ve Vitaminler PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2) LİPİTLER ✔ C, H, O atomlarından oluşur. Bazı lipitlerin yapısında P ve N gibi elementler de bulunabilir. ✔ Enerji vericidirler. H atomu miktarı karbonhidrat ve proteinlere göre daha fazla olduğundan aynı miktarlarına göre daha fazla enerji verir. ✔ Suda çözünmezler. Benzen, kloroform gibi organik çözücülerde çözünürler. ✔ Yapı ve görevlerine göre üç çeşittirler. A) Nötral Yağlar (Trigliserit): ✔ Depo edilerek gerektiğinde enerji verici olarak kullanılan lipit molekülleridir. ✔ Deri altında depolanarak ısı yalıtımı mekanik destek sağlar. ✔ Canlılarda farklı amaçlar ile depolanırlar. Örneğin; Göçmen kuşlar: Çok fazla enerji vermesi ve hafif olması Soğuk ortamlarda yaşayan hayvanlar (kutup ayısı): Isı yalıtımı sağlaması ve çok fazla enerji vermesi Kurak ortamlarda yaşayan hayvanlarda (deve): Solunumla parçalanmaları halinde çok fazla su açığa çıkması ✔ Bir tane gliserol molekülü ile üç yağ asidinin dehidrasyon sentezi ile birleşmesiyle oluşmuş lipitlerdir. ✔ Nötral yağ oluşumu sırasında yağ asitleri gliserole üç yerden ester bağı ile bağlanır. Bağlanmanın olduğu her yerden su çıkışı görülür. Yağ Asidi: Uzun karbon zincirlerinden oluşmuş lipit monomerleridir. ✔ Ortamda birikmeleri asitliği artırarak ortam pH’ını düşürür. ✔ Yağ asitleri yapısında bulunan karbonlar arasında çiftli bağ olup olmamasına göre ikiye ayrılır. a) Doymuş Yağ Asitleri: Karbonlar arasında çiftli bağ bulunmayan, bütün karbonların tekli bağ yaptığı yağ asitleridir. ✔ Hayvansaldır. ✔ Oda sıcaklığında katı haldedirler. Örnek; tereyağı, kuyruk yağı… b) Doymamış Yağ Asitleri: Karbonlar arasında çiftli bağların bulunabildiği yağ asitleridir. ✔ Bitkiseldir ve oda sıcaklığında sıvı haldedirler. Örnek; zeytinyağı, badem yağı, Ayçiçek yağı… Margarin: Doymamış yağ asitlerinin endüstriyel yollarla hidrojenle doyurulmasıyla oluşmuş yağ asitlerinden oluşmuş yağlardır. ✔ Oda sıcaklığında katı haldedirler. Esansiyel (Temel) Yağ Asitleri: Hayvanlar tarafından üretilemeyip dışarıdan alınmak zorunda olan yağ asitleridir. B) Fosfolipitler: ✔ Bir gliserol, iki yağ asidi ve bir fosfat grubundan oluşmuş lipitlerdir. ✔ Gliserol ve fosfatın bulunduğu kısım baş, yağ asidi kısmı ise kuyruk yapısını oluşturur. ✔ Hücre zarının yapısına katıldığından yapıcı - onarıcı olarak kullanılırlar. ✔ Hücre zarının temel yapısını oluştururlar. Kuyruk kısımları birbirine bakacak şekilde çift sıra dizilmişlerdir. ✔ Fosfolipitlerin baş kısmı hidrofilik, kuyruk kısmı hidrofobiktir. ✔ Bu özellikleri nedeniyle hücre zarının da iç kısmı hidrofobik, dış kısmı hidrofiliktir. ✔ Hücre zarına akıcılık özelliği kazandırırlar. C) Steroitler: ✔ Hücre zarından doğrudan geçebilirler. ✔ Halkasal yapıya sahip olan lipit çeşididir. ✔ Yapıcı-onarıcı ve düzenleyicidir. Enerji verici olarak kullanılmazlar. ✔ Bitkilerde bulunan kauçuk, eterik yağ ve reçine gibi maddelerin yapısına katılırlar. Kolesterol: ✔ Önemli bir steroit çeşididir. ✔ Hayvanların hücre zarının yapısına katılarak zarın geçirgenliğini artırır, akıcılığını azaltarak dayanıklılığını artırır. ✔ Sinir hücrelerindeki miyelin kılıfın yapısında bulunur. Bu şekilde izolasyon sağlar. ✔ D vitamini, safra ve eşeysel hormonların üretiminde kullanılır. NOT: Bitki hücrelerinin zarında kolesterol bulunmaz.

  • Komünite Ekolojisi | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE Komünite Ekolojisi ✔ Komünite: Bir alan ya da habitat içerisinde bulunan tüm popülasyonların oluşturduğu topluluktur. ✔ İndikatör (gösterge) tür: Bir komünitedeki çevre değişikliklerinden çok çabuk etkilenin türdür. Örneğin, Alabalıklar temiz ve oksijeni bol sularda yaşar. Bir su ekosisteminde alabalıkların çok olması o bölgenin temiz ve oksijeni bol olduğunu gösterir. Denizanaları, kirli sularda yaşarlar. Bir su ekosisteminde denizanalarının çoğalması o bölgenin kirli olduğunu gösterir. ✔ Baskın (dominant) tür: Bir komünitede sayıca diğer canlılardan daha fazla yani toplam biyokütlesi en fazla olan türdür. ✔ Kilit taşı tür: Komüniteyi kontrol eden türdür. Kilit taşı türün, ortamdan uzaklaştırılması komünitedeki diğer canlıları çok büyük ölçüde etkiler. Örneğin, Bir deniz yıldızı türü bir çeşit midye ile beslenmektedir. Bu komüniteden deniz yıldızının çıkartılması durumunda midyeler kontrolsüzce artar. Bunun sonucunda sayısı .çok artan midyeler mercan kayalıklarına zarar verir. ✔ İstilacı tür: Doğal yaşam alanları olmayan bir komüniteye girerek burada çoğalan türlerdir. İstila ettikleri komünitenin yapısını bozarlar. ✔ Ekoton: Komşu komüniteler arasındaki geçiş bölgeleridir. Bu bölgelerde canlı çeşidi fazla olmasına rağmen rekabet nedeni ile canlı sayısı azdır. KOMÜNİTELERDE REKABET Ortamın sınırlı kaynakları için canlılarda görülen yarıştır. Tür içi ya da türler arası rekabet olarak görülebilir. ✔ Tür içi rekabet; besin, yaşam alanı ve üreme için görülürken; türler arası rekabet; besin ve yaşam alanı için görülür. Türler arası rekabet üreme amacıyla gerçekleşemez. Çünkü farklı türler arasında üreme yapılmaz. Ayrıca beslenme şekli farklı olan türler arasında besin için rekabet görülmez. ✔ Paramecium aurelia ve Paramecium caudatum aynı besin ortamına bırakılırsa P. aurelia, P. caudatum’a göre rekabette daha başarılı olur. Av – Avcı İlişkisi Bir canlının başka bir canlıyı beslenme amaçlı yakalamasına avlanma denir. Yenilen canlıya av, yiyen canlıya ise avcı (predatör) denir. Bir canlı hem av hem de avcı olabilir. Av bu durumdan zarar görürken, avcı yarar görmektedir. Ancak bu durum parazitlik değildir. SİMBİYOTİK YAŞAM ✔ En az iki farklı türün beslenme amacı ile bir araya gelerek oluşturdukları beslenme ilişkisidir. ✔ Mutualizm (+/+): Bir arada yaşayan türlerin her ikisinin de bu ilişkiden yarar görmesi durumudur. Bu canlılar birbirinden ayrıldıklarında yaşamaya devam edebiliyorlarsa bu ilişkiye protokooperasyon (gevşek mutualizm); edemiyorlarsa sıkı mutualizm denir. Örneğin; Baklagiller ve köklerinde yaşayan azot bağlayıcı bakterilerin oluşturduğu nodül yapısı mutualizmdir. Bakteriler bitkiye azot sağlarken bitki de bakteriyi besler ve yaşam alanı sağlar. İnsanların bağırsağında yaşayan B ve K vitamini üreten bakteriler ile insan arasındaki ilişki mutualizmdir. İnsan bakterisayesinde sindirim, bağışıklık gibi olayları gerçekleştirir. Bakteri ise beslenir ve barınma sağlar. Timsah ve kürdan kuşu arasındaki ilişki mutualizmdir. Timsah yemek yedikten sonra ağzını açar ve ağzına gelen kuş timsahın ağzının içine kalan besin artıkları ile beslenir. Timsah ise ağzını temizletmiş olur. Likenler, algler ile mantarların bir araya gelerek oluşturduğu topluluktur. Algler mantarlardan aldığı inorganik madde ile organik madde sentezlerken, mantarlar ise alglerden aldığı organik maddeyi kullanır. ✔ Kommensalizm (+/0): Bir arada yaşayan türlerden biri bu ilişkiden yarar görmesi, diğerinin ise etkilenmediği durumdur. Yani birlikteliği oluşturan canlılardan biri diğerine zarar vermeden fayda sağlar. Örneğin; Köpekbalığına tutunan küçük balıklar köpekbalığının yiyeceklerinin artıklarından faydalanması. Bu durumun köpek balığına fayda ya da zararı yoktur. Aslan ve kaplan gibi canlıların avlarının artıkları ile beslenen çakallar. Bazı bitkilerin tohumları hayvanların derisine yapışarak onunla beraber dağılır. Hayvana hiçbir fayda ya da zararı yokken, kendisinin üremesini sağlar. ✔ Parazitzm (+/-): Bir arada yaşayan türlerden birinin bu iişkiden yarar, diğerinin ise zarar görmesi durumudur. Virüsler, bakteriler, bazı amipler, palzmodium ve mantarlar parazit olabilir. Ayrıca bazı bitkiler ve hayvanlar da parazit olabilmektedir. Bitki Parazitleri: Bitkiler üzerinde beslenen parazitlerdir. Kendileri de bitkidir. Yarı ve tam parazit olmak üzere iki gruba ayrılır. Yarı parazitler: Üzerinde yaşadıkları bitkinin ksilemlerine emeç yollayarak inorganik maddelerinden faydalanırlar. Klorofil pigmentine sahip olduklarından fotosentez yapabilirler. (Ökse otu) Tam parazitler: Üzerinde yaşadıkları bitkinin ksilem ve floemine emeç yollayarak hem inorganik hem de organik maddelerinden faydalanırlar. Klorofilleri olmadığından fotosentez yapamazlar. Çok fazla çoğaldıklarında bitkinin ölümüne neden olabilirler. (Canavar otu) Hayvan Parazitleri: Sindirilmiş besinlerin hazır olarak bulunduğu vücut yapılarındaki besinlerle beslenirler. Ayrıca vektör olabildiklerinden hastalıkları yayarak hastalıklara yol açarlar. İç (Endo) parazit: Hayvanların içinde yaşarlar. Kan ya da bağırsak içerisinde bulunurlar. Sindirim sistemleri gelişmemiştir. Üreme sistemleri ve tutunma organları iyi gelişmiştir. (Bağırsak solucanı, tenya, karaciğer kelebeği…) Dış (Ekto) parazit: V ücudun dışına yerleşerek kan emerler. Sindirim sistemleri gelişmiştir. (Bazı eklem bacaklılar…) ✔ Amensalizm (-/0): Canlılardan birinin etkilenmediği diğerinin ise zarar gördüğü birlikteliktir. Örneğin; Ceviz ağacından yayılan kimyasal maddelerin etrafındaki bitkilerin ölmesine neden olması SÜKSESYON: Bir komünitede çeşitli faktörlerle baskın türün zamanla değişmesidir. Süksesyon iki şekilde gerçekleşir. ✔ Birincil (Primer) Süksesyon: Toprağın hiç oluşmadığı, canlı yaşamının bulunmadığı alanlarda görülen süksesyondur. Süksesyon sonucunda komünitede bir denge oluşur. Buna klimaks denir. Çevre şartlarında çok ciddi değişiklik olmadığı sürece klimaks devam eder. Örneğin, buzulların erimesi sonucunda toprağın olmadığı kutup bölgelerinde toprak oluşumu ile başlayan bu durum primer süksesyona örnektir. ✔ İkincil (Sekonder) Süksesyon: İnsan müdahalesi, aşırı otlatma ve yangın gibi nedenlerle toprak yapısı bozulmadan komünitenin bozulması ile görülen süksesyondur. Bu süksesyonda toprak yapısı bozulmadığından toprak oluşumu görülmeden diğer evreler aynı sıralama ile gerçekleşir. Sıradaki konu: Popülasyon Ekolojisi Önceki konu: Embriyonik Gelişim

  • Kalp | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE KALP ✔ Kanın damarlarda akması için gerekli olan basıncı sağlayan dolaşım sisteminin en temel organıdır.. ✔ Oksijen bakımından zengin kana temiz, oksijence fakir kana ise kirli kan denir. Kalp içerisinde, temiz kan ve kirli kan birbirine karışmaz. Vücuda temiz kan pompalanır. Sıcakkanlı canlılardır. ✔ Kalp, dıştan içe doğru üç ana tabakadan oluşmuştur. Perikard: Kalbi dıştan saran bağ dokusundan oluşmuş iki katlı bir zardır. Zarlar arasında sıvı bulunur. Bu sıvı kalbin rahat çalışmasını sağlar. Miyokard: Kalp kasıdır. Kalbin kasılıp gevşeyerek çalışmasını sağlar. Bu kaslı yapı kulakçıklarda ince, karıncıklarda kalındır. Aorttan çıkan damarlar miyokard tabakasında kılcallara ayrılır. Bu damarlar kalp kasını besler. Bunlara koroner damarlar denir. Endokard: Kalbin en iç tabakasıdır. Tek katlı endotel ile bunu miyokarda bağlayan bağ dokusundan oluşmuştur. Kalbin çalışması sırasında aşınmayı önleyen kaygan bir yapı oluşturur. Kan damarı bulunmaz. ✔ Kalbin hiçbir tabakası odacıklar içindeki kanı kullanmaz. Bu nedenle kalp içindeki kanın bileşeninde değişiklik olmaz. Kalbin Yapısı ✔ Üstte iki kulakçık (atrium), altta iki karıncık (ventrikulus) olmak üzere dört odacıklıdır. ✔ Sağ karıncıkta ve sağ kulakçıkta daima kirli kan, sol karıncık ve sol kulakçıkta daima temiz kan bulunur. ✔ Kalbin kulakçıklardan karıncıklara açılan kısmında kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar kulakçıklardan karıncıklara geçen kanın kulakçıklara geri dönmesine engel olur. Sağ kulakçık-sağ karıncık --> triküspit (üçlü) Sol kulakçık-sol karıncık --> biküspit (mitral kapakçık) (ikili) ✔ Kalbin karıncıklarına atardamarlar, kulakçıklarına toplardamarlar bağlıdır. ✔ Atardamarların kalpten çıktığı yerlerde yarım ay kapakçıkları bulunur. Bunlar kalpten çıkan kanın geri gelmesini engeller. (Aort ve akciğer atardamarında) ✔ Alt ve üst ana toplardamar --> Kirli kanı sağ kulakçığa ✔ Akciğer atardamarı --> Sağ karıncıktan kirli kanı akciğere ✔ Akciğer toplardamarı --> Akciğerden temiz kanı sol kulakçığa ✔ Aort atardamarı --> Sol karıncıktan temiz kanı vücuda Kalbin Çalışması ✔ Kalp, miyokard tabakasının kasılıp gevşemesi ile çalışır. ✔ Kulakçıklar ve karıncıklar birbirine zıt çalışır. Biri kasılıyken diğeri gevşeme durumundadır. Bu şekilde çalışmaları, kan için itici bir güç oluşturur. ✔ Kalbin kasılmasına sistol, gevşemesine diastol denir. ✔ Her kalp atışı bir sistol ve bunu takip eden bir diastolden oluşur. ✔ Kalbin çalışması sadece beyinden gelen uyarılara bağlı değildir. Bu nedenle kalp atışı sinirleri kesilse bile uygun ortam sağlandığında bir süre vücut dışında da çalışmaya devam eder. ✔ Kalpteki ritmik kasılma kalbin belirli yerlerinde bulunan özelleşmiş dokularla düzenlenir. Kalp Çalışmasının Kontrolü 1) İlk kasılma sağ kulakçığın üst arka duvarında yer alan sinoatrial düğümün (S.A) uyarılmasıyla başlar. S.A’dan gelen uyarılar ile kulakçıklar kasılır. 2) Kulakçıklar kasılınca kan karıncıklara geçer. S.A’dan gelen uyarılar kulakçıklarla karıncıklar arasında bulunan atrio-ventriküler düğüme (A.V) gelir. A.V özelleşmiş fibrillerden meydana gelmiştir. Bu fibrillere his demetleri denir. His demetleri ikiye ayrılarak sağ ve sol karıncığa ulaşır. Karıncıkların duvarlarında dallanarak purkinje liflerini oluşturur. 3) Uyarı purkinje liflerine gelince karıncıklar kasılır. Böylece bir kalp atışı gerçekleşmiş olur. KALBİN ÇALIŞMASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER 1) Sinirler: Omurilik soğanından çıkan otonom sinirler S.A’yı uyararak çalışmasını sağlar. Sempatik sinirler --> hızlandırır. Parasempatik sinirler --> yavaşlatır. 2) Hormonlar: Adrenalin hormonu --> hızlandırır. Asetilkolin --> yavaşlatır. Tiroksin hormonu --> hızlandırır. 3) Kandaki CO2 Derişimi: Kandaki CO2 miktarının artması pH’ı düşürür. Bu nedenle sinirler uyarılır; solunum ve dolaşım hızı artar. 4) Sıcaklık ve çalışma temposu: Çalışma temposunun artması vücut sıcaklığının yükselmesine yol açar. Bu durumda kalp atışını hızlanır. 6) Kimyasal maddeler: İyonlar, ilaçlar ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler kalbin çalışmasını etkiler. Etkileri çeşitlerine göre değişir. Sıradaki konu: Damarlar Önceki konu: Sindirim Sistemi

  • Eşeye Bağlı Kalıtım | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE EŞEYE BAĞLI KALITIM İnsanda Cinsiyet Belirlenmesi ✔ İnsanlarda 46 tane kromozom bulunur. ✔ Cinsiyet dışı karakterlerin oluşumunda görev alan genlerin bulunduğu kromozomlara otozom, cinsiyet ve cinsiyet dışı karakterlerin oluşumunda görev alan genlerin bulunduğu kromozomlara ise gonozom denir. ✔ İnsanlarda 44 otozom, 2 gonozom vardır. ✔ Erkeklerde X ve Y olmak üzere 2 çeşit gonozom varken kadınlarda 2 tane X olmak üzere 1 çeşit gonozom vardır. ✔ İnsanlarda X ve Y olmak üzere iki çeşit gonozom bulunur. ✔ Kadınlarda sadece X gonozomu bulunurken, erkeklerde her ikisi de bulunur. ✔ X ve Y gonozomları üç bölgeden oluşur. Bu üç bölgenin kalıtımı birbirinden farklıdır. X Kromozomunun Homolog Olmayan Kısmında Taşınan Karakterler ✔ Y kromozomu üzerinde bulunmayan karakterlerdir. ✔ En önemli örnekleri kırmızı – yeşil renk körlüğü, hemofili ve kas distrofisidir. ✔ Erkeklerde görülme olasılığı daha fazladır. Kırmızı-yeşil renk körlüğü: Kırmızı ve yeşil renklerin algılanamadığı genetik hastalıktır. X kromozomunun homolog olmayan bölgesinde çekinik olarak aktarılır. Sıradaki konu: Soyağaçları Önceki konu: Kontrol Çaprazlaması, Çok Allellik, Eş Baskınlık

  • Kemik Kıkırdak Kas Doku | selinhoca

    TABLET ANLATIMI İZLE TABLET ANLATIMI İZLE 2 TABLET ANLATIMI İZLE 3 ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE PDF İNDİR ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2 ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 3 Sıradaki konu: Sindirim Sistemi KEMİK DOKU ✔ Embriyonik dönemde iskelet kıkırdak yapılıdır. Daha sonra kemikleşme görülür ve kemik doku oluşur. ✔ Kemik doku hücreleri olan osteositler lakün adı verilen boşluklarda bulunur. ✔ Organik ve inorganik maddelerden oluşan osein adında ara maddesi vardır. ✔ Kemiklerin dışında periost denilen kemik zarı yer alır. Kemiğin enine büyümesini ve onarılmasını sağlar. Görevleri ✔ Vücuda şekil verir ve desteklik sağlar. ✔ Kas ve eklemlerle birlikte hareketi sağlar. ✔ İç organları korur. ✔ Kan hücrelerini üretir. ✔ Mineral depolar. Kemik Doku Çeşitleri Sıkı (Sert) Kemik Doku ✔ Uzun kemiklerin gövdesinde kısa yassı ve düzensiz şekilli kemiklerin dışında bulunur. ✔ Osteositler halkasal görünüm oluşturmuş ve sıkı sıkıya bağlıdır. ✔ Osteositlerin ortasından havers kanalları geçer. Bu kanallar da volkmann kanalları ile birbirine bağlanır. Bu kanallardan kan damarları ve sinirler geçer. Süngerimsi Kemik Doku ✔ Uzun kemiklerin uç kısmında; kısa, yassı ve düzensiz şekilli kemiklerin iç kısmında bulunur. ✔ Boşluklu yapıdadır. Bu boşluklar kırmızı kemik iliği ile doludur. Kemik Çeşitleri Uzun Kemik ✔ Kol ve bacaklarda bulunur. ✔ Baş kısmı ile gövde arasında epifiz plağı bulunur. Kemiğin büyümesini sağlar. ✔ Sıkı kemik dokunun ortasında sarı kemik iliği vardır. Yassı Kemik ✔ Kalınlığı az olan yassılaşmış kemiklerdir. ✔ Kafatası, kaburga, kürek ve kalça kemiği yassı kemiktir. Kısa Kemik ✔ Boy ve genişliği birbirine yakın olan kemiklerdir. ✔ El ve ayak bilek kemikleri kısa kemiktir. Düzensiz Şekilli Kemik ✔ Yapı olarak kısa ve yassı kemiklere benzerler. ✔ Omurlar ve bazı yüz kemikleri düzensiz şekilli kemiklerdir. ✔ Kırmızı kemik iliği, sıkı kemik doku, süngerimsi kemik doku, periost tüm kemiklerde ortak olarak bulunan yapılardır. Kemiklerin Gelişimine Etki Eden Faktörler ✔ Hormonlar ✔ Vitaminler ✔ Mineraller ✔ Genetik Faktörler ✔ Güneş Işığı ✔ Dengeli Beslenme ve Spor KIKIRDAK DOKU ✔ Kıkırdak doku hücrelerine kondrosit, ara maddesine kondrin denir. ✔ Yapısında kan damarı bulunmadığından bağ dokudan difüzyon ile beslenir. Atık maddelerini de aynı şekilde uzaklaştırır. Kıkırdak Doku Çeşitleri Hiyalin Kıkırdak: Ara maddesinde kollejen lif içeren çok sayıda hücreden oluşmuş, basınca dayanıklı kıkırdaktır. ✔ Embriyo iskeleti, soluk borusu, burun, kemiklerin eklem başları, kaburga uçlarında bulunur. Elastik Kıkırdak: Ara maddesinde elastik lifler bulunan, esnek kıkırdaktır. ✔ Kulak kepçesi, kulak yolu, östaki borusu, epiglotis bulunur. Fibröz Kıkırdak: Ara maddesinde kollejen lif bulunan az sayıda hücreden oluşmuş, basınç ve çekmeye karşı dayanaklı kıkırdaktır. ✔ Omurlar arası disklerde, köprücük kemiği gibi kemiklerin eklem bölgelerinde bulunur. EKLEMLER VE ÇEŞİTLERİ ✔ İki ya da daha fazla kemiğin birbiriyle bağlantı kurduğu bölgelere eklem denir. Eklem Çeşitleri Oynar Eklem ✔ Kol ve bacaklarda bulunan hareket yetenekleri en fazla olan eklemlerdir. ✔ Kemiklerin eklem yapan yüzeylerinde eklem kıkırdağı bulunur. Kemiklerin hareketi sırasında aşınmayı önler. ✔ Eklem bölgesinde bağ dokudan yapılmış eklem kapsülü bulunur. ✔ Eklem kapsülünün iç bölgesinde sinovial zar vardır. Bu zardan eklemin hareketi sırasında kemiklerin aşınmasını önleyen sinovial sıvı üretilir. Yarı Oynar Eklem ✔ Oynar eklemlere göre hareket yetenekleri sınırlı eklemlerdir. ✔ Boyun göğüs ve omurlar arasında bulunur. ✔ Kemikler arasında sürtünerek aşınmayı önleyen kıkırdaktan oluşmuş diskler bulunur. Oynamaz Eklem ✔ Hareket yeteneği olmayan eklemlerdir. ✔ Kafatası, yüz kemikleri (alt çene hariç), kalça kemiği arasından bulunur. ✔ Kemikler testere dişlisi şeklinde birbirine bağlanmıştır. ✔ Yetişkin bir insanın iskeletinde 206 tane kemik bulunur. Bebeklerdeki kemik sayısı daha fazladır (350). Büyüdükçe kemikler birbiri ile kaynaşarak kemik sayısı azalır. ✔ İnsan iskeleti; üyeler ve eksen iskeleti olmak üzere iki kısımdan oluşur. ✔ Eksen İskeleti: Baş ve gövdeden oluşur. Baş İskeleti: Kafatası ve yüz kemiklerinden oluşur. Gövde İskeleti: Omurga (33 tane omur kemiği), kaburga (12 çift), göğüs kemiği, omuz kemiklerinden oluşur. ✔ Üyeler İskeleti: Kalça kemikleri, kol, bacak, el ve ayak kemiklerinden oluşur. ✔ Vücudumuzun en küçük kemikleri kulakta bulunur. Bunlar çekiç, örs ve üzengi kemikleridir. ✔ Tüm memelilerin boynunda 7 omur vardır. KAS DOKU ✔ Kaslar, vücudun şeklinin korunmasında ve desteklenmesinde görev yapar. ✔ Eklemlerin birbirine bağlanmasını ve hareketini sağlar. ✔ Kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürür. ✔ Kas hücrelerinin hücre zarına sarkolemma, sitoplazmasına sarkoplazma, endoplazmik retikulumuna sarkoplazmik retikulum (DER) ve mitokondrisine de sarkozom denir. ✔ Sitoplazmasında miyofibriller bulunur. Miyofibriller kasılmayı sağlar. Aktin ve Miyozin proteinlerinden oluşur. Kas Doku Çeşitleri Çizgili Kas (İskelet Kası) ✔ Vücudun iskelet sistemiyle birlikte hareketini sağlar. ✔ Hücreleri uzun, ince, silindir şeklinde olup çok çekirdeklidir. ✔ Oksijenli solunum ve laktik asit fermantasyonu yapar. ✔ Miyofibriller enine bantlaşma yapar. ✔ Miyoglobin içerdiklerinden renkleri kırmızıdır. (Oksijen depolayan pigment) ✔ Beyin kontrolünde, isteğimize bağlı somatik sinirlerin denetimiyle çalışır. (MSS) Yalnız sinir yoluyla uyarılır ✔ Düz kaslara göre daha hızlı çalışır, daha çabuk yorulurlar. ✔ Eklem bacaklılarda ve omurgalılarda görülür. Düz Kas ✔ Hücreleri mekik şeklinde ve tek çekirdeklidir. ✔ Miyofibriller bantlaşma yapmamışlardır. ✔ Oksijenli solunum yaparlar. ✔ Miyoglobin içermediklerinden açık renkte görünürler. ✔ İsteğimiz dışında hareket ederler ve otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilirler. ✔ Çizgili kaslara göre yavaş çalışır, daha geç yorulurlar. ✔ Eklembacaklılar hariç omurgasızlarda ve omurgalılarda organların etrafında bulunur. Kalp Kası ✔ Yapı olarak çizgili kasa, çalışma olarak düz kasa benzer. ✔ Düzgün silindirik yapılı ve dallanmalar ile birbirine bağlamış kas yapılarıdır. Tek ya da iki çekirdekli olabilirler. ✔ Miyofibriller bantlaşma gösterir. ✔ Oksijenli solunum yaparlar. ✔ Miyoglobin taşıdıklarından kırmızı renkte gözükürler. ✔ Sadece kalpte bulunur. ✔ Otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. İstemsiz çalışırlar. ✔ Çalışması hızlı ancak ritmik şekildedir. KAS İSKELET İLİŞKİSİ İskelet kasları kemiklere sıkı bir bağ dokusu ile bağlanır. Bunlara kas kirişi veya tendon denir. Antagonist Kaslar: Birbirine zıt çalışan kaslardır. Biri kasılırken diğeri gevşer. Örnek: Kol ve bacaklardaki kaslar Sinerjit Kaslar: Aynı anda kasılıp aynı anda gevşeyen kaslardır: Örnek: Karın ve sırt kasları Çizgili Kasların Çalışma Mekanizması ✔ Herhangi bir kasın uyarılması için belirli bir şiddette uyartının kasa ulaşması gerekir. ✔ Sinir hücreleri gibi ya hep ya hiç kuralına göre çalışırlar. Kasın tepki oluşturması için gerekli en düşün uyarı şiddetine eşik değeri denir. ✔ Tepki oluşumuna yetecek bir uyaran nedeni ile kasta meydana gelen değişiklikler üç evrede gerçekleşir. Kasın, kasılıp gevşeme sürecinde gerçekleşen evrelerin tümüne kas sarsı (kasıl sarsılma) denir. I. Bekleme (Gizil) Evresi: Kasın uyarılması ile kasılmanın başlamasına kadar geçen sürenin olduğu evredir. II. Kasılma Evresi: Kasın kasıldığı evredir. III. Gevşeme Evresi: Kasın gevşeyerek eski haline döndüğü evredir. Kas gevşedikten sonra yeniden uyarılana kadar dinlenir. Fizyolojik Tetanoz: Kasa kısa aralıklar ile çok fazla uyarı verilirse kas gevşeme evresini gerçekleştiremeden kasılı kalır. Bu durumda kas esnekliğini kaybeder ve sertleşir. Buna fizyolojik tetanoz denir. Kas Tonusu: Kaslar, vücut duruşunu düzenlemek ve gelen uyarılara hemen cevap verebilmek amacı ile dinlenme durumunda bile bir miktar kasılı kalır. Bu durum orta beyin tarafından kontrol edilir. Buna kas tonusu denir. Huxley’in Kayan İplikler Modeline Göre Çizgili Kasın Kasılması ✔ Bu modele göre kasılma aktin ipliklerinin miyozin iplikleri üzerinde kaymasıyla gerçekleşir. ✔ Aktin ve miyozin ipliklerinin beraber oluşturdukları yapıya aktomiyozin denir. I Bandı: Sadece aktin ipliklerinin olduğu bölgedir. Açık renkte görülür. A Bandı: Miyozin ve aktin ipliklerinin beraber bulunduğu bölgedir. Kasılma ve gevşeme sırasında boyu değişmez ve daima miyozin ipliklerinin boyu kadardır. Koyu renkle görülür. H Bandı: Sadece miyozin ipliklerinden oluşur. Z Çizgisi: Aktin ipliklerini tam ortasından enine kesen çizgidir. Sarkomer: İki Z çizgisi arasında kalan bölgedir. Kasın kasılma birimini oluşturur. Kasılma Sırasında Gerçekleşen Olaylar ✔ Z çizgileri birbirine yaklaşır. ✔ Sarkomer daralır. ✔ I Bandı kısalır. ✔ H Bandı kısalır. (Görülmez, kaybolur.) ✔ A Bandı değişmez. ✔ Kasın boyu kısalır. Gevşeme Sırasında Gerçekleşen Olaylar ✔ Z çizgileri birbirinden uzaklaşır. ✔ Sarkomer genişler. ✔ I Bandı uzar. ✔ H Bandı uzar. ✔ A Bandı değişmez. ✔ Kasın boyu uzar. Kasılma ve Gevşeme Sırasında Ortak Görülen Olaylar ✔ A bandının boyu değişmez. ✔ Kasın kütlesi ve hacmi değişmez. ✔ Aktin ve miyozin ipliklerinin boyu değişmez. ✔ Solunum yapılır. ✔ ATP harcanır, CO2 ve ısı üretilir. ✔ Miyozin yeri değişmez ancak aktinin yeri değişir. Kasın Çalışması Sırasında Görülen Olaylar ✔ Kaslar beyinden gelen sinirlerle uyarılır. ✔ Sarkolemmaya gelen sinir uçlarından asetilkolin ve nöradrenalin gibi nörotransmitter maddeler salgılanır. ✔ Bu kimyasal maddeler sarkolemmanın Na+ iyonlarına geçirgenliğini artırır. (Depolarizasyon) ✔ Depolarizasyon, kas hücrelerindeki sarkoplazmik retikulumu etkileyerek Ca+2 iyonlarının aktin ve miyozin iplikleri üzerine salınmasına yol açar. ✔ Ca+2 iyonları miyozin üzerindeki ATP sentaz enzimini aktif ederek ATP’nin hidrolizini başlatır. Bunun sonucunda ADP, P ve enerji elde edilir. ✔ Açığa çıkan enerji aktinlerin miyozin üzerinde kaymasını ve böylece kasın kasılmasını sağlar. ✔ Daha sonra Ca iyonları aktif taşıma ile sarkoplazmik retikuluma döner ve kas gevşemeye başlar. (Bu sırada aktif taşıma yapıldığında kasın gevşemesi sırasında da enerji harcanır.) ✔ Kastaki herhangi bir metabolik bozukluk Ca iyonlarının sarkoplazmik retikulumdan dışarı sızmasına ve endoplazmik retikulum içerisinde tekrardan alınamamasına yol açar. Bu da kasın kasılı kalmasına neden olur. Vücuttaki tüm kasların, ölümden sonra katılaşmasının sebebidir. Buna ölüm katılığı (Rigor Mortis) denir. ROMATİZMA ✔ Sebep: Bağışıklık mekanizmasında meydana gelen bozukluktur. Çok fazla çeşidi vardır. En bilineni eklem romatizmasıdır. ✔ Sonuç: Eklemlerde şişlik, ağrı ve sıcaklık ile belirti verir. ✔ Tedavi: Kronik bir hastalıktır. Tanı konduktan sonra ilaçla tedavi edilmeye çalışılmaktadır. KİREÇLENME ✔ Sebep: Eklemlerde bulunan kıkırdak yapının zarar görmesi ve eklem sıvısının azalması sonucu ortaya çıkar. ✔ Sonuç: Hareket problemleri. ✔ Tedavi: ilaç, sağlıklı ve dengeli beslenme, spor KRAMP ✔ Sebep: Kaslara aniden ağır bir çalışma ile yüklenildiğinde kas hücrelerinde yeterli besin ve oksijen sağlanamaması, mineral kaybı durumunda kramp oluşur. ✔ Sonuç: Hareket problemleri. ✔ Tedavi: Kramp bölgesini rahatlatmak amacı ile masaj uygulamak. Eğer krampa neden olan bir mineral eksikliği ise o minerali besin olarak almak. KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) ✔ Sebep: Genetik nedenler, yaşlılık sonucu kemik hücresi kaybı, D vitamini eksikliği, mineral eksikliği ile kemik ara maddesinin azalması kemik erimesinin nedenleri arasındadır. Ayrıca, menopoz döneminden sonra östrojen hormonunun azalmasıyla da başlayabilir. ✔ Sonuç: Kemikler zayıflar ve kolay kırılır. ✔ Tedavi: Güneş ışığından faydalanma, düzenli fiziksel aktiviteler ve yeterli oranda protein ve kalsiyum, mineral ve vitamin alımı bu hastalık yavaşlatabilir. KIRIK ✔ Sebep: Kemik bütünlüğünün, vurma, çarpma, düşme sonucu bozulmasıdır. ✔ Tedavi: Tedavisi platin çubuklar, alçıya alma ile kemiğin kaynaşmasını sağlama, doku mühendisliği ile kırık bölgenin kemik yamalarla onarma ve protez kullanımı ile sağlanmaktadır. ÇIKIK ✔ Sebep: Kemiklerin eklem yerlerinden ayrılmasıdır. Oynar eklemlerdeki eklem bağlarının ve eklem kapsülünü zorlayan bir harekette bulunulması sonucunda gerçekleşebilir. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik ve morluk gözlenir. ✔ Tedavi: Çıkık durumlarına göre ameliyata kadar değişlik tedaviler vardır. BURKULMA ✔ Sebep: Eklemlerin çevresinde yer alan bağların ani bir hareket sonucu kısmen yırtılması olayıdır. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik ve morluk gözlenir. ✔ Tedavi: Burkulma durumlarına göre farklı tedaviler vardır. İlaç, hareket etmeme, buz tedavisi, ameliyat. MENİSKÜS ✔ Sebep: Diz eklemlerinde kıkırdak yapılı olan yük ve eklem dengesi sağlayan iki adet menisküs bulunur. Bu yapıların yırtılmasıdır. ✔ Sonuç: Ağrı, şişlik, hareket problemi. ✔ Tedavi: Ameliyat. PDF İNDİR 2 PDF İNDİR 3 Önceki konu: Kulak, Dil, Deri

  • Biyolojinin Dönüm Noktaları | selinhoca

    Sıradaki konu: PDF İNDİR Uzayda yapılan bilimsel çalışmaların insan hayatına katkısı ne olabilir? Moxie nedir? Hangi canlıdan ilham alınmıştır? Biyolojik bir çalışmanın insanların hayatına katkısı neler olabilir?

  • Özelleşme Bilimsel Bilgi | selinhoca

    Önceki konu: Çekirdek Sıradaki konu: Hücre Zarından Madde Geçişleri ÖZELLEŞME HÜCRE --> DOKU --> ORGAN --> SİSTEM --> ORGANİZMA ✔ Her hücre kendi içerisinde özelleşerek organeller ile bazı görevleri daha kolay yerine getirmiştir. ✔ Çok hücreli canlılar ise daha kompleks görevleri yerine getirmek için hücreler arasında özelleşme görülür. ✔ Çok sayıda benzer hücrelerin bir araya gelmesiyle oluşan yapıya doku denir. ✔ Farklı dokuların bir araya gelmesiyle oluşan yapıya organ denir. ✔ Ortak amaca hizmet eden organların bir araya gelmesiyle oluşan yapıya sistem denir. ✔ Sistemler bir araya gelerek organizmayı oluşturur. ÖZELLEŞMENİN FAYDALARI ✔ Metabolizma olaylarının daha verimli ve hızlı olmasını sağlar. Harcanan enerji miktarı da azalır. ✔ Çok hücreli canlıların hayatta kalma şansı tek hücrelilere göre daha fazladır. Çok hücrelilerde özelleşme daha fazla olduğundan ortamdaki kaynaklardan daha iyi faydalanırlar. ✔ Tek hücreli canlıların büyümesi sınırlıdır. ÖZELLEŞMENİN GETİRDİĞİ SORUNLAR ✔ Tek hücreliler temel faaliyetlerini kendileri düzenler. Çok hücreliler ise bu temel faaliyetlerin sadece bir tanesini gerçekleştirebilmek için özelleşmiştir. ✔ Çok hücreli bir canlıda hayati öneme sahip bir dokunun zarar görmesi, diğer dokularda sorun olmasa bile canlının ölümüne yol açabilir. ✔ Fazla özelleşmiş yapılar dayanıksızdır. BİLİMSEL YÖNTEM 1)Gözlemler Yapma: Bilim insanı merak ettiği bir konu hakkında bilgi edinir. Veriler toplar. Nitel Gözlem: Ölçüm araçlarının kullanılmadığı gözlemlerdir. Sonuçları subjektiftir. Nicel Gözlem: Ölçüm araçlarının kullanıldığı gözlemlerdir. Sonuçları objektiftir. 2)Problemin Tespiti: Yapılan gözlemler sonucunda bilim insanının araştırdığı konu ile ilgili cevap aradığı sorudur. 3)Hipotez Kurma: Gözlemlerden yola çıkarak problemine bulduğu geçici çözümdür. Hipotez, probleme doğru cevap vermek zorunda değildir. Eleştiri ve deneylerle test edilmeye açık olmalı; verileri kapsamalıdır. 4)Tahminde Bulunma: Hipotez ile alakalı kurulmuş bir tahmindir. «Eğer…..ise…..dir.» tipik bir tahmin cümlesidir. 5) Kontrollü Deney: Hipotezin test edilmesi amacı ile yapılmış deneydir. ✔ Kontrol ve deney grubu olmak üzere iki ana gruptan oluşur. ✔ Probleme konu olan, araştırılmak istenen değişken iki grup arasında farklı olarak seçilir. Buna bağımsız değişken denir. Diğer değişkenler aynı şekilde seçilir. ✔ Bağımsız değişken nedeni ile iki grup arasında ortaya çıkan sonuca bağımlı değişken denir. Bağımlı değişken, bağımsız değişkene bağlıdır. ✔ Kontrollü deneyin sonucu hipotez desteklenmezse hipotez çürür. Hipotez kurulmasından itibaren basamaklar tekrarlanır. ✔ Hipotez ile kontrollü deney sonuçları birbirine uyumlu olursa hipotez diğer bilim insanları ile paylaşılır. Destek bulursa, gerçeğe dönüşür. Bu durumda çok sayıda bilim insanı tarafından destek görmüş bir hipotez olabileceği gibi teori ya da kanun halinde de dönüşebilir. 6) Teori ve Kanun: Teori: Doğa olaylarının neden gerçekleştiğini açıklayan kuramlardır. Birçok hipotezi kapsayabilir. Kanun: Doğa olaylarının nasıl gerçekleştiğini açıklayan kuramlardır. ✔ Teori ve kanun arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Teoriler, kanunlara dönüşemezler. ✔ Hipotezler, konu kapsamına göre teori ya da kanun halini alabilirler. PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE

  • Hücre Zarından Madde Geçişleri | selinhoca

    Önceki konu: Bilimsel Bilgi Sıradaki konu: Sınıflandırma Çeşitleri Hücre Zarından Madde Geçişleri ✔ Hücre zarı canlıdır ve seçici-geçirgendir. Bu özelliği nedeniyle bazı maddeler hücre zarından geçebilirken bazı maddeler geçemez. Hücre zarından; ✔ Küçük moleküller büyük moleküllere göre ✔ Nötr maddeler iyonlara göre ✔ Negatif iyonlar(anyon) pozitif iyonlara (katyon) göre ✔ Yağda çözünen maddeler (ADEK vitaminleri) yağda çözünmeyen maddelere (B ve C vitaminleri) göre ✔ Yağı çözen maddeler (eter, benzen, kloroform…) yağı çözmeyen maddelere (su..) göre daha kolay geçer. A) PASİF TAŞIMA ✔ Hücre zarından geçebilecek büyüklükteki moleküllerin kendilerine ait kinetik enerjileri vardır. Bundan dolayı moleküller hareket halindedirler. Bir molekülün çok yoğun olduğu ortamdan az yoğun olduğu ortama doğru kendi enerjisiyle geçmesine pasif taşıma denir. ✔ ATP kullanılmaz bu nedenle canlı ya da cansız ortamda gerçekleşebilir. ✔ Gazlar daima pasif taşıma ile geçiş yaparlar. ✔ Basit difüzyon, kolaylaştırılmış difüzyon ve ozmos olmak üzere üç çeşittir. 1) Basit Difüzyon ✔ Hücre zarından geçebilecek büyüklükteki molekül ya da iyonların çok yoğun olduğu ortamdan az yoğun olduğu ortama kendiliğinden geçmesine difüzyon denir. ✔ Her iki tarafın yoğunluğu eşit olana kadar difüzyon devam eder. Yoğunluklar eşitlendiğinde madde giriş çıkışı devam eder ancak, madde yoğunlukları sabit kalır. ✔ ATP harcanmaz. ✔ Moleküller hücre zarından geçerken fosfolipit tabakasını kullanırlar. ✔ Taşıyıcı protein kullanılmaz. ✔ Enzimler görev almaz. ✔ Çift taraflı gerçekleşebilir. 2) Kolaylaştırılmış Difüzyon ✔ Hücre zarından geçebilecek büyüklükte olan ancak fosfolipit tabakasından geçemeyen moleküllerin çok yoğun olduğu ortamdan az yoğun olduğu ortama doğru taşıma proteinleri (permeaz) aracılığı ile geçmesine kolaylaştırılmış difüzyon denir. ✔ Glikoz, fruktoz, yağ asidi, aminoasit… gibi monomerler kolaylaştırılmış difüzyon ile geçiş yaparlar. ✔ ATP harcanmaz. ✔ Çift taraflı gerçekleşebilir. Difüzyon hızına etki eden faktörler ✔ Molekül büyüklüğü arttıkça difüzyon hızı azalır. ✔ Ortamlar arasındaki yoğunluk farkı arttıkça difüzyon hızı artar. ✔ Ortamın sıcaklığı arttıkça moleküllerin kinetik enerjisi artacağından difüzyon hızı artar. ✔ Difüzyon yüzeyinin artması difüzyon hızını artırır. ✔ Ortamlar arasındaki basınç farkının artması difüzyonu hızlandırır. DİYALİZ: Suda çözünmüş maddelerin yarı geçirgen zar aracılığı ile difüzyonudur. Böbrekleri çalışmayan insanlarda kandaki üre ve atıkların oranı artar. Bu maddelerin kandan uzaklaştırılması diyaliz ile gerçekleştirilir. 3) Osmoz ✔ Suyun yarı geçirgen bir zar aracılığı ile çok olduğu ortamdan az olduğu ortama doğru geçmesine osmoz denir. (Ozmos, az yoğun ortamdan çok yoğun ortama doğru gerçekleşir.) ✔ ATP harcanmaz. ✔ Enzim kulanılmaz. ✔ Taşıyıcı proteinler görev alır. ✔ Her iki ortamın yoğunluğu eşitlenene kadar devam eder. Yoğunluklar eşitlendiğinde su giriş çıkışı devam eder ancak, su yoğunlukları sabit kalır. Çözelti Çeşitleri: Çözeltiler içindeki çözünmüş madde miktarına üç grupta incelenir. Hipertonik çözelti: Çözünmüş madde miktarı diğer çözeltiden fazla olan çözeltilerdir. Hipotonik çözelti: Çözünmüş madde miktarı diğer çözeltiden az olan çözeltilerdir. İzotonik çözelti: Çözünmüş madde miktarı diğer çözeltiyle eşit olan çözeltilerdir. İki izotonik çözelti arasında madde alışverişi gerçekleşebilir ancak, çözeltilerin madde yoğunlukları değişmez. ✔ İnsan hücreleri için %0,9 NaCl çözeltisi izotonik çözeltidir. Osmoz Olayları 1) Plazmoliz: ✔ Hipertonik bir çözeltiye konulan bir hücrenin ozmos ile suyunu kaybederek büzülmesine plazmoliz denir. ✔ Plazmoliz bitki hücreleri gibi hücre çeperi olan hücrelerde meydana geldiğinde hücre zarı ile hücre çeperi arasındaki boşluk artar. ✔ Hücre hipertonik ortamda uzun süre kalırsa aşırı su kaybından dolayı hücre ölebilir. 2) Deplazmoliz: ✔ Plazmolize uğramış bir hücrenin hipotonik çözeltiye konulması ile su alarak plazmoliz öncesi haline geri dönmesine deplazmoliz denir. ✔ Deplazmoliz bitki hücreleri gibi hücre çeperi olan hücrelerde meydana geldiğinde hücre zarı ile hücre çeperi arasındaki boşluk azalır. 3) Turgor: ✔ Normal bir hücrenin hipotonik bir ortama konulması sonucunda hücrenin ozmos ile su alarak şişmesine turgor denir. ✔ Turgor bitki hücresi gibi hücre çeperi olan hücrelerde görülür. ✔ Hücre zarı içeri giren suyun etkisi ile hücre çeperine dayanır. Hücre zarı ile hücre çeperi arasındaki boşluk tamamen kapanır. ✔ Hücre çeperi yapısı gereği sert ve sağlam olduğundan suyun yaptığı basınca dayanabilir. Hatta bir süre sonra aşırı su alındığında içeri daha fazla su girmesini de engeller. ✔ Turgor hayvan hücreleri gibi hücre çeperi olmayan hücrelerde görülmez. Bu hücrelerde hücre çeperi olmadığından içeri giren fazla su hücre zarına baskı yapar ve hücre zarının patlamasına neden olur. Buna hemoliz denir. Hemoliz sonucunda hücre içeriği dağılır ve hücre ölür. Turgor Basıncı: Hücre içindeki suyun hücre çeperine yaptığı basınca turgor basıncı denir. Turgor durumundaki bir hücrenin turgor basıncı maksimumdur. Su miktarı arttıkça turgor basıncı artar. Ozmotik Basınç: Bir hücrenin bulunduğu ortamdan su alma basıncına ozmotik basınç denir. Su miktarı azaldıkça ozmotik basınç artar. Emme Kuvveti: Bir hücrede etkili olan ozmotik basınç ile turgor basıncı arasındaki fark emme kuvvetini verir. Bir hücredeki ozmotik basınç ile doğru, turgor basıncı ile ters orantılıdır. EK = OB – TB B) AKTİF TAŞIMA ✔ Hücre zarından geçebilecek büyüklükteki moleküllerin az yoğun oldukları ortamdan çok yoğun oldukları ortama doğru hücrenin kontrolünde taşınmasına aktif taşıma denir. ✔ Her iki ortamın yoğunluğu eşit olduğunda da aktif taşıma yapılabilir. ✔ ATP harcanır. ✔ Enzimler görev alır. ✔ Taşıma proteinleri görev alır. ✔ Çift taraflı gerçekleştirilebilir. ✔ Sadece canlı hücrelerde görülür. ✔ Tatlı sularda yaşayan tek hücreli canlılar yaşamlarına devam etmek için suyu aktif taşıma ile atmak zorundadır. Ozmosla hücre içine giren su kontraktil kofullar ile aktif taşıma sayesinde dışarı atılır. Kontraktil kofulların görevini yapamaması durumunda canlı hemolize uğrar. Bu olay suyun enerji harcanarak taşındığı tek yerdir. C) ENDOSİTOZ ✔ Hücre zarından geçemeyecek büyüklükte olan maddelerin hücre içine alınmasına endositoz denir. ✔ ATP harcanır. ✔ Enzim kullanılır. ✔ Taşıma proteini kullanılmaz. ✔ İki ortam arasında yoğunluk farkı önemli değildir. ✔ Gerçekleşmesi sırasında besin kofulu oluşturulduğundan hücre zarının yüzeyi küçülür. ✔ Sadece canlı hücrelerde görülür. ✔ Bazı istisnalar olsa da hücre çeperine sahip hücrelerde görülmez. ✔ Hücre içine alınan besinin katı ya da sıvı olması durumuna göre iki şekilde gerçekleşir. 1) Fagositoz: ✔ Hücre zarından geçemeyecek büyüklükteki katı bir maddenin yalancı ayak oluşturularak hücre içine alınmasına fagositoz denir. ✔ Sitoplazmadan çıkan yalancı ayaklar besini sararak besin kofulu oluşturur. Böylece besin hücre içine alınmış olur. ✔ Amip, akyuvarlar, cıvık mantarlarda görülür. 2) Pinositoz: ✔ Hücre zarından geçemeyecek büyüklükteki sıvı maddelerin pinositik cep aracılığıyla hücre içine alınmasına pinositoz denir. ✔ Sıvı molekülün hücre zarına değdiği yerde çöküntü oluşur. Bu çöküntüye pinositik cep denir. Çöküntü derinleştikçe besin kofulu oluşur ve böylece besin hücre içine alınmış olur. ✔ Bağırsak ve böbrek hücrelerinde görülür. D) EKZOSİTOZ ✔ Hücre zarından geçemeyecek büyüklükteki maddelerin koful oluşturularak hücre dışına atılmasına ekzositoz denir. ✔ ATP harcanır. ✔ Enzim kullanılır. ✔ Taşıma proteini kullanılmaz. ✔ Sadece canlı hücrelerde gerçekleşir. ✔ İki ortam arasındaki yoğunluk farkı önemli değildir. ✔ Gerçekleşmesi sırasında boşaltım ya da salgı kofulunun zarı hücre zarı ile birleşeceğinden hücre zar yüzeyi büyür. ✔ Hücre çeperi olan hücrelerde de gerçekleşebilir. ✔ Prokaryotlarda görülmez. ✔ Tek hücrelilerde ve bazı hücrelerde sindirim atıklarının; hormon, enzim ve salgıların dışarı atılması ekzositozla sağlanır. TABLET ANLATIMI İZLE TABLET ANLATIMI İZLE 2 ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE 2 PDF İNDİR PDF İNDİR 2

  • Kemosentez | selinhoca

    PDF İNDİR TABLET ANLATIMI İZLE ÖZEL DERS ANLATIMI İZLE KEMOSENTEZ ✔ İnorganik maddeleri oksitleyerek organik madde üretilmesine kemosentez denir. ✔ Kemosentez yapabilen canlılara kemoototrof denir. ✔ Kemoototrofların tamamı prokaryot canlıdır; bu nedenle tek hücrelidir. Kemosentezin Özellikleri ✔ Enerji kaynağı olarak inorganik maddeler kullanılır. Bu inorganik maddeler canlı türüne göre farklılık gösterir. ✔ Karbon kaynağı olarak karbondioksit kullanılır. ✔ Oksidayon olayı için oksijen gazı kullanılır. Atmosfere oksijen verilmez. (Bazı arkeler kemosentezi oksijen kullanmadan gerçekleştirir.) ✔ Işık enerjisine ihtiyaç yoktur. Aydınlık ya da karanlık ortamda gerçekleştirilebilir. ✔ Klorofil kullanılmaz. ✔ ETS görev yapar. İndirgenme ve yükseltgenme reaksiyonları gerçekleştirilir. İnorganik madde + O2 --> inorganik yan ürün + enerji H2O + CO2 + enerji --> organik madde Farklı Kemosentez Mekanizmaları ✔ Bazı kemosentetik bakteriler enerji kaynağı olarak demir, kükürtlü bileşikler (hidrojen sülfür) kullanabilir. Not: H2S fotosentezde hidrojen kaynağı iken, kemosentezde enerji kaynağıdır. ✔ Metanojenik Arkeler: Enerji kaynağı olarak karbondioksit kullanırlar. Oksidasyonu hidrojen ile gerçekleştirirler. Oksijen kullanmadan kemosentez gerçekleştirirler. Bunun sonucunda da metan gazı üretirler. ✔ Nitrit Bakterileri: Enerji kaynağı olarak amonyak kullanırlar. Oksidasyon sonucunda nitrit oluşturarak nitrifikasyonda görev alırlar. 2NH3 + 3O2 --> 2HNO2 + 2H2O + Enerji 6CO2 + 6H2O + enerji --> C6H12O6 + 6O2 ✔ Nitrat Bakterileri: Enerji kaynağı olarak nitrit kullanırlar. Oksidasyon sonucunda nitrat oluşturarak nitrifikasyonda görev alırlar. 2HNO2 + O2 --> 2HNO3 + enerji 6CO2 + 6H2O + enerji --> C6H12O6 + 6O2 Nitrit ve nitrat bakterilerine genel olarak nitrifikasyon bakterileri denir. Nitrifikasyon bakterileri kemosentezle kendi besinlerini üretirken azot döngüsünün gerçekleşmesini sağarlar. Ototrofların Ortak Özellikleri ✔ İnorganik maddelerden organik madde üretirler. ✔ Karbondioksit tüketirler. ✔ ATP sentezlenir ve tüketilir. (fosforilasyon ve defosforilasyon) ✔ Enzimatik reaksiyonlar gerçekleşir. ✔ ETS görev alır. Sıradaki konu: Hücresel Solunum - Fermantasyon Önceki konu: Fotosentez

bottom of page